HERŞEYDEN BİRAZ

PAYLAŞTIKÇA KEYİF ALIYORUZ..

  • RSS
  • Delicious
  • Facebook
  • Twitter
  • HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI

    Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden... ...

  • TRABZONSPOR'UN REKORU İNGİLİZ THE GUARDIAN GAZETESİNDE

    İngiliz The Guardian gazetesinde, James Robeson imzasıyla çıkan 'deplasmanda takımına en fazla destek verilen maçlar' isimli bir makale kaleme aldı. Robeson, Trabzonspor'un, İBB maçı için Olimpiyat Stadı'na 61 bin Trabzonspor taraftarını getirmeye başararak bu konuda önemli bir başarı sağladığını belirtti. 2007 yılında Dortmund'un Westfalen Stadı'nda oynanan Dortmund-Schalke maçında ise rakip takımın tribünlerinde 81 bin 780 Schalke taraftarı olduğu bildirildi. Benfica'nın Lille ile Paris'teki Stade De France'da oynadığı Avrupa Kupası maçına ise 40 bin Benfica taraftarının gittiği bunun da farklı bir rekor olduğu belirtildi. 1976'da Brezilya'da oynanan maçta ise 146 bin kişilik Maracana Stadı'na yaklaşık 80 bin Corinthiants taraftarı geldiği ve ev sahibi Fluminense taraftarından fazla olan bu rakamın Guiness için rekor olarak kabul edildiği de yazıda ortaya çıkan bir detaydı. Kaynak:Trabzonunsesi

  • Nam ullamcorper iaculis erat eget suscipit.

    Etiam ultrices felis sed ante tincidunt pharetra. Morbi sit amet orci at lorem tincidunt viverra. Donec varius posuere leo et iaculis. Pellentesque ultricies, ante at dignissim rutrum, nisi enim tempor leo, id iaculis sapien risus quis neque. Ut sed mauris sit amet eros tincidunt adipiscing eu vitae lectus. Class aptent taciti sociosqu ad litora torquent per conubia nostra, per inceptos ...

Twitter

1280  İlk gözlük İtalya'da yapıldı.
1450 Johannes Gutenberg'in baskı makineleri kitap üretiminde çığır açtı. Bunun sonucunda yeni icatlar hakkındaki bilgilerin yayılması hızlandı.
1453 Copernicus (Kopernik), gezegenlerin Dünyanın etrafında değil, Güneş'in etrafında döndüğünü ortaya atan kuramını yayımladı.
1592 Galileo, cisimleri 30 kez büyüten bir teleskop yaptı.
1614 İskoçyalı matematikçi John Napier logaritma cetvelini icat etti.
1618 Johannes Kepler, gezegenlerin Güneş'in çevresinde çizdikleri elips biçimindeki yörüngeleri betimleyen yasaları yayımlar.
1622 Blaise Pascal, babasının vergi hesaplarında kullanması için bir toplama makinesi icat etti.
1643 Evangelista Torricelli, hava basıncını ölçmek için şimdi civalı barometre denilen cihazı icat etti.
1656 Christian Huygens, Galileo'nun fikirlerine dayanan hassas bir sarkaçlı saat tasarladı.
1668 Isaac Newton ilk aynalı teleskopu yaptı.
1682 Edmond Halley, daha sonra kendi adıyla anılacak bir kuyrukluyıldızın yörüngesini çizip betimledi.
1687 Newton'un, evrensel çekim yasalarını formülleştirdiği Principia başlıklı kitabının yayımladı.
1690 Edmund Halley, dalış makinelerine hava pompalayacak bir yöntem geliştirdi.
1698 Thomas Savery'nin yaptığı ilk buhar makinesi, su altında kalan madenlerdeki suyu dışarı pompalamada kullanıldı
1733 İngiliz bir dokumacı tarafından icat edilen "uçan mekik" adındaki alet bir kişinin bir günde üretebileceği kumaş miktarını ikiye katladı.
1752 Benjamin Franklin, yıldırımın elektrikten kaynaklandığını gösterdi.
1783 Marquis de Jouffroy d'Abbans ilk buharlı gemiyi yüzdürdü.
1783 Montgolfier Kardeşler bir sıcak hava balonunu başarıyla uçurdu.
1789 Lavoisier'nin, 33 elementi sıraladığı ve bu elementlerin adlandırılması ile ilgili modern sistemi sunduğu "Kimyasal Adlandırma Yöntemi" yayımlandı.
1796 Edward Jenner, bir çocuğu çiçek hastalığına karşı aşıladı.
1799 Alessandro Volta, ilk elektrik bataryasını yaptı.
1801 İlk denizaltılardan olan Nautilus ilk yolculuğunu tamamladı.
1804 Richard Trevithick raylar üzerinde giden ilk buharlı lokomotifi yaptı.
1814 Friedrich König elle çalışan matbaadan çok daha hızlı olan buharlı matbaayı geliştirdi.
1819 Augustus Siebe basınçlı bir dalgıç elbisesi tasarlayarak insanların daha derinlere dalabilmesini sağladı.
1820 Hans Oersted, elektrik akımının pusulanın iğnesi üzerinde manyetik etki yarattığını gösterdi.
1821 Charles Babbage, karmaşık matematiksel tabloları otomatik olarak hesaplamak için tasarladığı "fark makinesi" nin üzerinde çalışmaya başladı.
1826 Fransız fizikçi Joseph Niepce tarihteki ilk fotoğrafı çekti.


1829 George Stephenson, en iyi buharlı lokomotif tasarlama ve yapma yarışmasını kazandı. Rocket adlı bir lokomotif üretti.
1830 İlk dikiş makinesi Fransız terzi Barthelemy Thimonnier tarafından tasarlandı.
1836 Samuel Colt, yaptığı hızlı ateş eden tabanca "altıpatlar" ın patentini aldı.
1837 Isambard Kingdom Brunel, ilk kıtalararası buharlı gemiyi yüzdürdü.
1837 İki İngiliz mucit William Cooke ve Charles Wheatstone ilk elektrikli telgraf makinesini yaptı.
1838 Samuel Morse kendi geliştirdiği Morse alfabesini ilan etti.
1839 Louis Daguerre vesikalık fotoğraflarda çok tutulan daguerrotype fotoğraf tekniğini icat etti.
1841 Michael Faraday, hareketli bir mıknatıstan elektrik akımı elde etti.
1843 Samuel Morse, telgraf mesajlarında kullanılmak üzere nokta ve çizgilerden oluşan ünlü mors alfabesini icat etti.
1846 Amerikalı bir dişçi bir çene ameliyatında acıyı hissettirmemek için eter kullandı.
1848 İlk yürüyen merdiven, New York'ta turist çekmek için kuruldu.
1849 Çengelli iğne icat edildi.


1857 New York'ta bir dükkân asansörü olan ilk bina oldu.
1860 Belçikalı Etienne Lenoir ilk içten yanmalı motoru yaptı.
1863 İlk metro (yeraltı demiryolu) hattı Londra'da işletmeye açıldı.
1868 Gregor Mendel, bezelye bitkileriyle yaptığı, modern genetik kuramının temellerini oluşturan araştırmalarını bitirdi.
1868 Bir gazetenin yazı işleri müdürü olan Christopher Sholes ilk kullanışlı daktiloyu yaptı.
1872 Fotoğrafçı Eadweard Muybridge ilk ardışık fotoğraflar dizisini çekti.
1876 Alexander Graham Bell ilk telefon konuşmasını yaptı.
1877 Edison fonografı icat etti.


1878 Joseph Swan elektrik ampulünü icat etti.
1879 Ernst von Siemens elektrik döşenmiş bir hat üzerinde giden ilk elektrikli treni sergiledi.
1881 Emile Berliner, yassı plaklar kullanan ilk gramofonu yaptı.
1885 Louis Pasteur, bir dizi aşı yaparak, kuduz bir köpek tarafından ısırılmış bir çocuğun yaşamını kurtardı.
1885 Fizikçi Heinrich Hertz elektromanyetik dalgaların varlığını gösterdi. 
1885 Avusturyalı kimyacı Carl Auer, muma göre daha kullanışlı ve güvenli olan bir havagazı lambası icat etti.
1886 Linotip adlı makine, gazetelerin ve kitapların daha hızlı hazırlanmasını sağladı.
1888 George Eastman, Kodak no.l adlı fotoğraf makinesini üretti ve müşterilerinin filmlerini banyo etti.
1889 Edison'un yardımcısı Charles Batchelor sinema filmlerinin seslendirilmesi üzerine deneyler yaptı.
1890 Daimler motor şirketi, dört tekerlekli ve akaryakıtla çalışan otomobil üretimine başladı.
1890 Herman Hollerith'in icat ettiği elektrikli sayma makinesi sayesinde Amerika'da nüfus sayımı işlemi çok hızlı bir şekilde sonuçlandırıldı.
1895 Paris'te Lumiere Kardeşler 10 hareketli filmden oluşan bir gösteri yaptı.
1895 Wilhelm Röntgen, X-ışınlarını buldu.
1898 Valdemar Poulson, modern teybin öncüsü olan bir cihaz yaptı.
1901 İlk radyo transistörünü Marconi geliştirdi.
1902 İtalyan Guglielmo Marconi, Manş Denizi üzerinden radyo dalgalarıyla mesaj iletmeyi başardı.
1903 Amerikalı Wright Kardeşler ilk motorlu uçağın uçuşunu gerçekleştirdi.
1903 Henry Ford, yeni araba fabrikasıyla seri üretim tekniğini getirdi.
1903 Willem Einthoven, kalbin işleyişini kaydeden elektrokardiyografi cihazını icat etti.
1904 John Fleming'in geliştirdiği cam diyotlar radyo cihazlarının vazgeçilmez parçası oldu.
1908 Adını mucidinin adından alan Geiger sayacı radyasyonu saptamak ve ölçmek için kullanılmaya başlandı.
1910 Fransız Henri Fabre, tekerlekleri olmayan ve su üzerinde seyredebilen bir uçak geliştirerek ilk deniz uçağını icat etti.
1911 Marie Curie, radyoaktiflik konusunda kendi başına yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel Ödülü aldı; böylece de bu ödülü iki kez alan ilk kişi oldu.
1911 Ernest Rutherford, atomun merkezinde bir çekirdek olduğunu gösterdi.
1919 Einstein, "Genel Görelilik" konusundaki yazısını yayımladı.
1921 Philip Drinker, hastaların solunum yapmasına yardım etmek için "demir ciğer"i icat etti.
1922 İlk mikrofilm tanıtıldı.
1926 John Logie Baird ilk televizyon görüntüsünü başarıyla iletti.
1926 Robert Goddard ilk sıvı yakıtlı roketi fırlattı.

1926 ABD'li Profesör Robert Hutchinson Goddard ilk sıvı yakıtlı roketi geliştirdi. Gaz ve sıvı oksijenle işleyen roket, 12,5 metre yüksekliğe çıktı ve 56 metre yol aldı.
1928 Bugün penisilin dediğimiz bir oluşumun bakterileri öldürmesi Alexander Fleming'in dikkatini çekti.
1933 İki Alman bilim adamı Max Kroll ve Ernst Ruska elektron mikroskobunu yaptı.
1935 Alman şirketi AEG, sesi kaydetmek için plastik manyetik teyp bandını geliştirdi.
1938 Macar mucit Lazlo Biro, bıro da denilen bilye uçlu tükenmez kalemi icat etti.
1938 Amerikalı Chester Carlson ilk fotokopi makinesini icat etti.
1939 İgor Sikorsky adlı bir Rus mühendis tarafından ilk helikopter yapıldı.
1940 İlk elektronlu mikroskop Philedelphia'da tanıtıldı.
1942 Wernher von Braun, Almanya'nın ilk uzun menzilli füzesi olan V-2'yi fırlattı.
1942 Enrico Fermi, ABD'nin Chicago kentinde, nükleer enerjinin denetim altına alınabildiği bir nükleer reaktör yaptı.
1943 Jacques-Yves Cousteau ve Emile Gagnan, ilk dalış tüpünü tasarladılar.
1945 Amerikalı mucit Percy Spencer, ilk mikrodalga fırını tasarlayarak patentini aldı.
1946 John Mauchy ve John Eckert'in geliştirdiği, Amerika'nın ilk elektronik bilgisayarı ENIAC halka gösterildi.
1947 Edwin Land bir dakikadan az bir sürede siyah beyaz fotoğraf çıkaran polaroid makineyi icat etti.
1953 Francis Crick ile James Watson DNA molekülünün yapısını keşfetti.
1957 Sovyetler Birliği tarafından Dünyanın çevresinde dönen insan yapımı ilk cisim Sputnik I fırlatıldı.
1960 Theodore Maiman ilk lazeri yaptı.
1962 Telefon konuşmalarının yanında canlı televizyon görüntülerini de ileten Telstar adlı uydusu fırlatıldı.
1977 Dünyanın tekrar kullanılabilen ilk uzay gemisi olan Uzay Mekiği, ABD tarafından fırlatıldı.
1982 Philips ve Sony şirketleri kompakt diski çıkardı.
1987 İlk sayısal ses bantları (DAT) üretildi.
1990 Yüksek netlikte televizyon (HDTV) yayını ilk kez yapıldı.

LİMONUN FAYDALARINI HERKES BİLİYOR AMA BU BİRAZ DAHA FARKLI.

KANSER HASTASI TANIDIKLARINIZ VARSA LÜTFEN DUYURUN.
BOL BOL LİMONATAAAAA!!!

LIMON Kemoterapiden 10. 000 kat daha güçlü

Institute of Health Sciences, 819 N. L.L.C. Cause Street, Baltimore, MD1201

HERKES İLE PAYLAŞIN... ! ! !
Tipta son yenilik, kansere karsi etkili!

Dikkatle okuyun ve karari siz verin!!!

Limon, kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir mahsul. Kemoterapiden

10,000 kat daha güçlü!!!

Neden biz bunlari bilmiyoruz?
Çünkü bazi laboratuarlarda üretilen sentetik ilaçlarla birileri çok

büyük kârlar elde ediyor.
Simdi bir arkadasina bu maili yollayarak

limon suyunun kanseri önleyici faydalarini bilmesini saglayabilirsin.

Limonun tadi güzel ve kemoterapinin korkunç yan etkilerine sebep

olmuyor. Multimilyonerlerin sahip oldugu büyük sirketlerin kârlarina

zeval gelmesin diye bu sir saklanirken daha kaç kisi ölecek?
Bildiginiz gibi limon agaci, limon ve lim (yesil limon) gibi

çesitleriyle bilinir. Bu meyveyi farkli sekillerde yiyebilirsiniz:

posasini yiyebilir! , suyunu sikabilir, içecekler hazirlayabilir,

serbetler ve tatlilar yapabilirsiniz.
Bir çok erdemleriyle taninir, ama en ilginç olani tümör ve kistler üzerine olanidir.

Bu bitki her tür kanser tipine karsi kanitlanmis bir çaredir.

Bazilari kanserin her türlü varyasyonuna karsi yararli oldugunu söylüyor.

Bakteri enfeksiyonlari ve mantarlara karsi anti mikrobal spektrum oldugu, kurt

ve parazitlere karsi etkili oldugu kabul ediliyor.
Yüksek tansiyonu dengeliyor.

Ayrica stresle savasan, sinir bozukluklarina iyi gelen antidepresan etkisi var.

Bu bilginin alindigi kaynak gerçekten büyüleyici:

Dünyanin en büyük ilaç üreticilerinden birinden ögrenildigine göre;

1970'ten beri 20'den fazla farkli laboratuar test etti ve sonuç

olarak ;
Limon ekstresinin 12 kanser tipinde kötü huylu hücreleri yok

ettigi ortaya çikti! Bu kanserler içinde ; kolon, gögüs, prostat, akciger ve pankreas kanserleri de var.
Kanser hücrelerinin büyümesini yavaslatmada limon agaci bilesenlerinin

Adriamycin adli bütün dünyada genellikle kemoterapide kullanilan

ilaçtan 10,000 kat daha iyi oldugu gösterildi.
Daha da hayret verici olan; limon ekstreleri ile yapilan bu terapi; sadece kötü huylu kanser hücrelerini yok ediyor ve saglikli hücrelere hiçbir menfi etkisi bulunmuyor.

Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi ...onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır.

Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir.
Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama,
aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.

Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.

Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin. Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.
Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:

Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay.

Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır ..

Velhasıl-ı Kelam: ATALARIMZN ELİNİN ULAŞTIĞI ŞEYLERE BİZİM HAYALLERİMİZ BİLE ULAŞMIYOR...

Doktor dediğin böyle açık sözlü olur...
Prof.Dr.Esat ORHON' dan

Hangisi yararlı, Hangisi zararlı ?

100.000 kere söylediklerimi yine tekrarlıyorum, bıktıysanız bu satırdan sonrasını okumayınız.

SPOR SAĞLIĞA ZARARLIDIR
1. Sizi kan ter içinde ve nefes nefese bırakan her türlü spor sağlığınıza zararlıdır.
2. Eklem, kas, kalp ve akciğerinizi zorlayan her türlü spor bu önermenin içindedir.
3. Travmatik sporları saymıyorum bile...

TEMPOLU YÜRÜYÜŞ SAĞLIĞA YARARLIDIR
1. Haftada 3 kez en az 45 dakika yapılan tempolu yürüyüş sağlığınıza yararlıdır.

Bu konuda sıkça sorulan sorular:
S: Tempolu yürüyüş nedir ?
C: Yanınızdakiyle sohbet edebileceğiniz maksimum hızdaki yürüyüştür. Tıknefes olacak kadar hızlı yürüyüş değildir, tıngır mıngır vitrin gezer gibi yürüyüş de değildir.

S: Ben bütün gün zaten koşturuyorum, bu yetmez mi ?
C: Ne alakası var? Tempolu yürüyüş demek, lastik ayakkabılarınızı ve eşofmanınızı giyip, sadece yürüyüş için ayrılmış zaman diliminde yapılan yürüyüş demektir. Sadece yürüyüşe ayrılan zaman, aynı zamanda kafanızı boşaltacak ve stresinizi giderecektir. En önemli yararlarından birisi, yani "kendinize karşı görevinizi yapmış olmanın" huzuru da buna eklenecektir.

SİGARA
1. Sigara sağlığa zararlıdır.
2. Ancak, eğer dozunda içmesini biliyorsanız yarar sağlayabilir. Sigara içenlerin kalbini besleyen koroner damarlar daralmaya başlayacağından, erken yaşlarda kollateral by-pass damarları oluşur. Böylece kalp krizinden geberip gitme özgürlüğünüzü yine kullanmış olursunuz ancak bir farkla; Hayatında hiç sigara içmemiş birisi ilk kalp krizinden ölürken, dozunda sigara içmiş olanları kollateral damarlar hiç değilse ilk kalp krizinde ölüm riskinden kurtarabilir. Kurtarır demiyorum, kurtarabilir. Örnek mi ? "Halı sahada maç yapan 25 yaşındaki genç, kalp krizi geçirerek öldü". İşte bu cümle, hiç sigara içmemiş birisinin gazete üçüncü sayfasına geçecek ölüm haberidir.
3. Burada yazdıklarıma burun kıvıranlar, Sigara başlığı altındaki birinci maddeyi tekrar okuyacaklardır.

ALKOL VE KIRMIZI SEBZELER, MEYVELER
1. Alkolün küpüne düşmezseniz, dozunda bırakırsanız yararlı olabilir. Burada sadece kırmızı şarabı kastettiğimi iyi anlayın. Rakının sağlığa yararı henüz tespit edilmemiştir. Sanıldığının aksine, anti-depresan dahi değildir.
2. Yararlı olan tek alkol, günde tek bir kadeh kırmızı şarap olup, anti-oksidan ve kan sulandırıcıdır.
3. "Kırmızı" sağlığa yararlıdır.
4. Siyah üzüm, kara lahana, havuç, turp gibi kırmızı ve koyu renkli meyve ve sebzeler sağlığa yararlıdır. En yararlısı, kara lahanadır.

VİTAMİNLER VE ASPİRİN
1. A, B, C, D, E ve K vitaminleri alanlarla almayanlar arasında sadece takıntı farkı vardır. Önerenlerin ve reklamını yapanların firma bağlantılarını araştırınız. Alıp da kendinizi iyi hissediyorsanız en azından şunu bilin, zararlı bir şey yapmıyorsunuz, almaya devam edebilirsiniz, ama büyük bir yarar da beklemeyin.

ORTHOREXİA - SAĞLIKLI YEMEK YEME TAKINTISI
1. Sağlıklı yemek yeme takıntısı, yani ortoreksi zararlıdır.
2. Yediklerinin sağlıklı olduğuna hastalık derecesinde kafayı takanlar, her lokmada kalori sayanlar, bir gün önce aşırı yediği için takip eden günlerde kendine diyet eziyeti yapanlar, kendilerine pek bir yarar sağlamayacağı gibi, ruh kanseri adayı olurlar.
3. Tereyağlı döner yediği için kendini suçlu hissedip yanında diyet kola içenlere gülmeyiniz, kızmayınız, sadece üzülünüz. Onların ruhsal desteğe ihtiyaçları vardır.

MEDİKAL SPA VE PARAMEDİKAL BOMBARDIMAN
1. Reklamı ve tanıtımı yapılan her türlü para-medikal uygulama, pazarlayanlara yararlıdır. Size yararlı olup olmadığını kendiniz hesaplayın. Kırmızı ışık vererek yağları hareket ettiren, uzaktan bilmemne tutarak belinizi incelten ithal malı cihazların leasinglerini kim ödeyecek ? Tabii ki sizler.

Bu konuda sıkça sorulan sorular:

S: Para-medikal nedir ?
C: "Ben yaptım oldu" türü tüm uygulamalardır.

S: Kırmızı ışık vererek yağları hareket ettiren cihaza 14 seans girdim, ilk başta iyi geliyor gibiydi, ama sonuçta hiç faydası olmadı. Binlerce lira para kaptırdım, çok pişman oldum. Ama dergide okudum, şimdi yeşil ışık verenleri çıkmış, iyi olduğunu söylüyorlar, ne dersiniz ?

C: Sakın acele etmeyin, iki ay sonra mor ışık verenleri gelecek.

TIBBİ PERİODİK KONTROLLAR
1. Kesinlikle yararlıdır.
2. Ama takıntı haline getirmek kesinlikle zararlıdır.
3. Her erkek yılda bir prostat kanseri taraması için PSA kan testi ve büyük tuvaletinde gizli kan testi yaptırmalıdır.
4. Her kadın yılda bir vaginal smear aldırmalı ve meme ultrasonu yaptırmalıdır. 50 yaşından sonra her iki yılda bir mammografi ve kemik erimesi taramasına girmelidir.
5. HDL, yani iyi kolesterolünü 65'ten yüksek tutabilenler, kalpten ve tansiyondan pek ölmezler. Ama her altı ayda bir kolesterol baktırmak için laboratuara koşanların trafik kazası geçirme riskleri daha yüksektir. Yani uyanık olun, ama takıntı haline getirmeyin.

SAĞLIKLI YAŞAMANIN ÖN KOŞULU NEDİR ?
1. Sağlıklı yaşamanın ön koşulu annenizi ve babanızı iyi seçmektir.
Bu konuda sıkça sorulan sorular:
S: Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz, annemizi babamızı nasıl seçelim yahu ?
C: İyi ya, ben de onu anlatmaya çalışıyorum zaten. Genetik mirasınızı seçemezsiniz. Onun için ikide bir " takıntı yapmayın " deyip duruyorum ya. Genetik mirasınız yaşamınızın % 60'ını düzenler. Sizin ayar çekebileceğiniz pay sadece yaşamınızın % 40'ıdır. Ama şu şartla; 30 yaşınıza hangi potansiyelle girdiyseniz, onun % 40'ını ayarlayabilirsiniz. 40 yaşına kadar günde bir paket sigara içtiyseniz, her gün rakının dibine vurduysanız, ondan sonra tövbe etseniz de yararı yok. Keyfinize bakın derim ben. Kanser teşhisi konduğu gün sigarayı bırakanlara gülmeyiniz, siz de öyle yapardınız.

Sağlıklı yaşamanın ikinci koşulu kemer takmaktır. 100 metre ilerideki bakkala dahi giderken kemer takmaktır. Arkada otururken bile kemer takmaktır.

Sağlıklı yaşamanın üçüncü koşulu, sürat yapmamaktır.
Tanrı sizi korur. Sürat yapanları ve kemer takmayanları korumaz. Trafik ölümleri önlenebilir ölümlerdir.
Yukarıda yazdıklarımla dalga geçmek, aleyhimde atıp tutmak, küçümsemek, çürütmeye çalışmak serbest olup, her bireyin dediklerimi dikkate almayarak geberip gitme özgürlüğü vardır.

Prof.Dr. Esat ORHON

TRABZONSPOR'UN REKORU İNGİLİZ THE GUARDIAN GAZETESİNDE
İngiliz The Guardian gazetesinde, James Robeson imzasıyla çıkan 'deplasmanda takımına en fazla destek verilen maçlar' isimli bir makale kaleme aldı. Robeson, Trabzonspor'un, İBB maçı için Olimpiyat Stadı'na 61 bin Trabzonspor taraftarını getirmeye başararak bu konuda önemli bir başarı sağladığını belirtti.



2007 yılında Dortmund'un Westfalen Stadı'nda oynanan Dortmund-Schalke maçında ise rakip takımın tribünlerinde 81 bin 780 Schalke taraftarı olduğu bildirildi.



Benfica'nın Lille ile Paris'teki Stade De France'da oynadığı Avrupa Kupası maçına ise 40 bin Benfica taraftarının gittiği bunun da farklı bir rekor olduğu belirtildi.



1976'da Brezilya'da oynanan maçta ise 146 bin kişilik Maracana Stadı'na yaklaşık 80 bin Corinthiants taraftarı geldiği ve ev sahibi Fluminense taraftarından fazla olan bu rakamın Guiness için rekor olarak kabul edildiği de yazıda ortaya çıkan bir detaydı.

Kaynak:Trabzonunsesi

Selahattin Duman 'dan Neşe dolu Muthis bir yazı..

Hükümet adamları soyadı affı çıkarsın...

Tatil için çoluk çocuk Antalya'ya gidiyorsunuz. Kesenize uygun bir otel

buldunuz. Rezervasyon yaptırmak üzere telefonu açtınız.

Karşı taraftan

neşeli bir genç kız sesi, gereken bilgileri vermeden önce soruyor:


"İsminizi alabilir miyim?"

"Tabii hanımefendi. İbrahim Ziker."


"Anlamadım!!"


"Ziker. Ziker."

"Terbiyesiz adam!" Çat! (Buradaki çat sözcüğü suratınıza kapanan

telefonun efekti oluyor.)



İsminizin İbrahim Ziker olması şart değil. Sorulduğunda Abdullah Oyar

da diyebilirdiniz Adem Kayar da. Şartları zorluyor, diye düşüneceğinizi

bilmesem "Subay Sokar." ismini de örnek vereceğim. Hepsinin telefon

rehberlerinde yeri var.



Sokar soyadı ile yaşamak zor. Eşiniz doğum yaptı diyelim ve gürbüz bir

oğlan getirdi dünyaya.. Bebeğe "Güçlü." adını vermek istiyorsunuz,

veremezsiniz. Önce nüfus memuru karşı çıkar. Tartışma büyürse o

soyadına uygun bir eylem yapmaya kalkar.



Telefon numaralarını

veremeyeceğim ama Bursa telefon rehberinden adı tespit edilen Mümin

Abaza ile Manisa'dan Yunus Gay'in bir otobüs yolculuğu sırasında yan

yana koltuklara düştüğünü varsayalım. Yol uzun. Sohbet kaçınılmaz.



Doğal olarak tanışıyorlar:



"Efendim ben Yunus Gay."

"Memnun oldum ben de Mümin Abaza."



"Yaaa! Öyle mi?"

Bizde yalan yok!



Şu kısacık diyalogdan mânâ çıkar bakalım. Bunun tersi de olabilir.

Kendini önce Bay Abaza tanıtır. Öbürü de adını soyadını söyler. Artık

o yolculuğun selameti için muavini bu ikilinin arasına oturtmaktan başka

çare kalmaz.



Hele bir de Muğla'dan Alkin Azgın isimli bey arka koltukta

oturuyorsa seyreyleyin gümbürtüyü. Bu isimleri kafadan sallamıyorum.

Bizim Aytekin internet kurdu ya! Girmiş Yahoo'ya. Oradan bir site

bellemiş. Meraklısı telefon rehberlerini tarayıp garip isim ve

soyadlarını biriktiriyor. Üstelik listeliyor.



Aytekin ustam oradan

bulup çıkarmış. Edirne'den Zehra Eşekcambazı, İstanbul'dan Yusuf Ziya

Salakoğlu ve İzzet Angut, İçel'den Duran Tekerlek, Maraş'tan Döndü

Yuvarlak, Bursa'dan Coşkun Aptal bu listenin seçmeleri.



Üstelik bazı durumlarda tehlike yaratan isimler ile panzehirleri yan

yana. Yani listeyi yapan kimse çareyi de yanına kaydetmiş. Kerem ile

Aslı gibi Tahir ile Zühre gibi unutulmaz ikililer çıkmış ortaya..



Tekirdağ'dan Gülsen Motor ile Urfa'dan Hacı Benzin. Gülsen Hanım

rehberleri biraz karıştırırsa Kurşunsuzbenzin ile Motorin soyadlısını

bile bulur. Konya'dan Abdurrahman Kıllı'nın panzehiri Afyon'dan

Nurettin Tüysüz. Bir de asla isimleri yan yana getirilemeyecek olanlar

var. Temsil Kocaeli'den Fahrettin Kalkmaz ile Bartın'dan Mehmet

Kaldırır. Konya'dan Cafer Yalar ile Ankara'dan Kurban Yalama.



"Olur. O zaman size Mersin'den Ahmet Ali Emici'yi takdim edeyim.."

Organ isimleri Tövbeler olsun kendim uydurmuyorum.



Hepsinin şehir telefon

rehberlerinde ve de internette yeri var.



Kimi de yeryüzünde sözcük kalmamış gibi organları soyadı diye almış.



Münevver Göbek, Münire Meme, Şükriye Memeli, Havva Kalça gibi.



Bununla yetinmeyip seçtiği organ üzerine ayrıntı verenleri de görebilirsiniz.



İzmir'den

Aytekin Kıllıbacak ile Makbule Kıllıbaldır gibi.



Kimi de uygun bir aile ismi bulamayınca öyle ciğer, dalak, böbrek gibi rastgele organ seçmemiş.

Söylemesi ayıptır doğrudan doğruya edep yerlerinden isim derlemiş.



Osmaniye'den

Mehmet Taşak,

Kilis'ten Ali Anüs gibi.



Bir de İstanbul'dan

Sultan Kıç var zabıtlara giren.



Yine İstanbul'dan Fevzi Zik beyefendiyi

saygıyla anıyoruz.



Ancak nüfus memuru kaydını düşerken (z) harfini

tercih ettiğinden son anda kurtulmuş.



Lakin Antalya'dan Bahriye Kuku ile



Diyarbakır'dan Mahmut Pipi onun kadar şanslı olamamışlar.



Sıra üçlemelerde.

Kaderin telefon rehberlerinde buluşturduğu muhteşem ikililer yetmiyor,

bir de üçlemeler görüyorum.



İzmir'den

Naime Gösterir,



İstanbul'dan

Nadir Verir ile



Antalya'dan H. İbrahim Gömer.



Üçü başlı başına bir ekip. Allah aralarına düşürmesin.. Rehberden isim tararken;



Urfa'dan

Cemal Delik ile



Ardahan'dan Ramazan Deşik



isimlerine bakıyorum da halime bin kere şükrediyorum.



Türkiye "Soyadı Kanunu" çıkarıldıktan sonra

kendine özgü bir serüven geçirdi.



İzansız veya bezgin nüfus memurlarının azizlikleri şimdi kütüklerde.



Ayyaş takımından, hergele meşrepli, fırlama dediğimiz insanlann da eline kalem verilip isim yazdırıldı.



Osmanlı'dan yüzde 96'sı okur yazar olmayan bir teba devralan cumhuriyet

için bu kusur kaçınılmazdı.



Öyle miskinler çıkmış ki bu isim yazıcılar

içinden, şöyle iki münasip kelime arama zahmetine bile girmemişler.



İstanbul'dan Menemine Cart ile Cafer Cırt,



Kayseri'den Burhanettin Curt,

Kocaeli'den Döndü Cort,

Konya'dan Mesto Kart,

Sakarya'dan Fedakâr Pat,

Isparta'dan Şaban Küt. (Arasam bir Zart soyadı mutlaka bulurdum.)



Yukarıdakilerin cümlesi okur yazar olmamanın patırtısına kurban

gitmişler.



Hükümet adamları şimdi oturup bu halleri düşünmeli ve aykırı

soyadı taşıyanlar için bir af kanunu çıkarmalı. Çıkarmalı ki bu

durumdakiler toplum içinde saygı görebilecekleri bir soyadı

seçebilsinler.



Böyle bir teklifi imzaya açan olursa altına ilk parmağı

ben basarım.

Maraş'tan Ökkeş Ford basar.

Bursa'dan Ali Kalktı da

Kilis'ten Nurcan Geliyor da basar.



Hem de seve seve. Görüyorsunuz işte. Teklifi bile heyecanlandırıyor İnsanı.

14 Haziran 2007'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda yapılan düzenlemeye göre, polis şüphelendiği kişiyi, ortada somut bir tehlike olmasa da, olası tehlikeyi önlemek için, durdurup kimlik sorabilecek. Peki yeni yasa polise başka ne haklar sağlıyor ve bir gün karşımızda bir polis görürsek ne yapmamız gerekiyor.
Bu soruların yanıtını Avukat Aynur Tuncel'den aldık.

GÖSTERMEM DEMEYİN

Siz siz olun, AB'ye uyum rüzgarlarından etkilenip kimlik soran polise 'Ne kimliği', 'Sen bana kimlik soramazsın' filan demeyin. Yasaya göre, polisin kimlik göstermeyen kişiyi yakalama yetkisi var.

KİMLİK SORUN

Ancak polis kimlik sorduğu kişilere, kendi kimliğini gösterme ve hangi görevi yerine getirdiğini anlatmakla yükümlü. Yani siz de ona kimlik sorabilirsiniz.

ÇANTA ARAYABİLİR

Polis yolda durdurup, üzerinizi ya da çantanızı aramak isteyebilir. Buna hakkı var; ama önce size savcılıktan aldığı arama kararını göstermesi gerekir. Göstermezse siz sorun.

ÜST ARAMA KOŞULU

Spor karşılaşmaları, miting, konser gibi yerlerde polis, savcılık emri olmadan üst araması yapabilir. Bir binayı korumakla yükümlü polis memurları, içeri girmek isteyen kişileri arayabilir. Direnenler, 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu'nun 32. maddesine göre para cezası öder.

ARABADAN İNDİREBİLİR

Polis otomobilinizi şüpheli görürse durdurabilir. Kolluk amirinin emri ile sürücünün üzerini arayabilir. Savcılık kararı olmadan, kişinin elbisesini çıkarmasını, aracın torpido gözünün ya da bagajının açılmasını isteyemez, çantayı açtırıp içine bakamaz, elini sokup arama yapamaz.

TUTANAK TUTTURUN

Siz haklı bir neden yokken durdurulduğunuzu düşünüyorsanız, polisten kimliğini göstermesini ve durdurulma nedeni hakkında açıklama yapıp tutanak tutulmasını isteyin. Bu tutanakla hakkınızı mahkemede arayabilirsiniz.

KONUT NASIL ARANIR?

Konutlarda adli karar ile sadece gündüzleri arama yapılabilir. Arama işlemine de muhakkak Cumhuriyet Savcısının katılması gerekiyor. Kanuna göre iki kişi işleme tanık olarak katılmalı.

ZORLA NASIL YAKALAR?

Polisin yazılı bir adli karar olmadan kimseyi yakalama ve zorla bir yere götürme yetkisi yok. Ama kişiyi bir daha bulamayacaksa, savcı ya da amirine ulaşamıyorsa yakalama yetkisi var. Vatandaşın direnme hakkı ise tartışmalı.

HIRSIZIN GİRDİĞİ EV

Polisin peşine düştüğü hırsız bir eve girerse polis de peşinden o eve giremez. Eve girmesi için mutlaka adli karar gerekiyor.

Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım:

Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona.
Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı. .. Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.

Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı... 'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi, Sevdiğinde ise 'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...

Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı ... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini. .. Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini.. . Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...

Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

Aylin Kotil

 
google ın işte yeni oyuncağı, teknoloji harikası yeni google x go. telefon,kamera,fotoğraf makinası,bilgisayar.
anlayacağınız full+full :)

 






Amerikadaki Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanının Mektubu
Date: Mon, 20 Dec 2010


BİR YÜREKLİ ÇIKIP DA ŞU YAZIYI TBMM DE OKUSA
İŞTE O ZAMAN ONA ÖMÜR BOYU SAYGI DUYARIM


Sevgili Dostlar,

Bizim gibi Amerika’da yaşayan, burada doğan, büyüyenler bilirler.
Derslerden őnce eller yüreklerin tam üzerinde “Amerika’nın birlik, bütünlük ve Bayrağına” bağlılık yemini edilir.

Biz Amerika’lı Türk vatandaş ve soydaşları, bir cok diğer etnik guruplar gibi aramızda Türkçe konuşuruz. Türkçe őğrenmek için haftasonu okullarımız vardır.
Türkçe televizyon ve radyolarımız da vardır, bilirsiniz.
Gazetelerimiz, bültenlerimiz.
Bunları devlet filan da desteklemez Türkiye’de olduğu gibi.
Çocuklarımızın isimlerini Türkçe koyabiliyoruz.

Dini inançlarımızı arzu ettiğimiz gibi yaşarız, burada kimse, kimseye karışmaz.
Adaylığımızı koyup da seçilirsek kongre veya senatoya, kimse bir şey sőyleyemez. Her Amerikan vatandaşı gibi gereken saygı gősterilir.

Akşam haberlerinde TBMM’nin yüce çatısı altında bir sőzde milletvekili çikmış, bağırıyor. “Ben Türk değilim kardeşim, neden varliğımı Türk varlığına armağan edecekmişim” diyor. Bunu sőyleyen ahlaksız bőlücü bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bir milletvekili! Halkım dediği vatandaşların kanını sőmüreren bir kan emici!

TeCe diye küçümsemeye çalıştıkları ülkenin vatandaşları oldukları için seçilme hakkını kazanarak o yüce meclis çatısına girebilmiş kimseler bunlar.

Bir diğer şarlatan da büyük bir beldenin sőzde Belediye Başkanı.
O da kendi bayrağını istiyor, federal yapı istiyor, bağımsızlık istiyor.
Her devrin adamı bazı sőzde gazeteciler de bunlari haber yapıyor, kimini adam yerine koyarak duymayanlara da duyurmak için programlara çıkarıyorlar. Sorular hep daha őnceden hazırlanmış çanak sorular.

Hani marjinal bizdik?

Haydi gelin bir düşünelim şimdi.

Amerika’da Brooklyn New York’da Türkler olarak çoğunluktayız.
Seçilip Kongreye gidince biz Amerika’lı değiliz kardeşim, yeminimizi de Türkçe yapalım, zaten Brooklyn, New York’da federal bir yapı istiyoruz, gőndere Türk Bayrağı çekeceğiz desek ne olur?

Amerika yerine Fransa, Almanya, Rusya, Çin gibi dilediğiniz ülkeyi koyabilirsiniz.

Eli kanlı bir terőrist olduğu için içeri atılmış satılık bir caniye liderimiz desek, bizi de burada televizyon kanallarına çıkarıp adam diye dinletirler mi acaba?

Özgürlük ve dayanışma adına sőzde sanatçı, gazeteci ve politikacılar da mangalda kül bırakmıyorlar.

Hayatlarında bir tek kez bile şehit ailesine taziye sunmamış, gaziler için benzer bir dayanışma őrneği gősterme gereği duymamış medya maymunları.

Peki tüm bunlara alternatif olacağız iddiasıyla ortaya çıkanlar ne yapıyor?

“Türkler ve kőpekler giremez” diyen, PKK’ya para toplayan, bőlücülerin borazanlığını yapan muhterem zatın mezarına giderek ziyarette bulunuyorlar.

Bugün beni üzen ve daha da karamsar yapan başka bir haber ise artık okullarda Ístiklal Marşımızın sőylenmeyeceği yolunda alınan karardı.

Ne zaman, nasıl geldik biz buralara?

Yazık, çok yazık.



Kaya Boztepe