PAYLAŞTIKÇA KEYİF ALIYORUZ..

  • RSS
  • Delicious
  • Facebook
  • Twitter
  • HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI

    Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden... ...

  • TRABZONSPOR'UN REKORU İNGİLİZ THE GUARDIAN GAZETESİNDE

    İngiliz The Guardian gazetesinde, James Robeson imzasıyla çıkan 'deplasmanda takımına en fazla destek verilen maçlar' isimli bir makale kaleme aldı. Robeson, Trabzonspor'un, İBB maçı için Olimpiyat Stadı'na 61 bin Trabzonspor taraftarını getirmeye başararak bu konuda önemli bir başarı sağladığını belirtti. 2007 yılında Dortmund'un Westfalen Stadı'nda oynanan Dortmund-Schalke maçında ise rakip takımın tribünlerinde 81 bin 780 Schalke taraftarı olduğu bildirildi. Benfica'nın Lille ile Paris'teki Stade De France'da oynadığı Avrupa Kupası maçına ise 40 bin Benfica taraftarının gittiği bunun da farklı bir rekor olduğu belirtildi. 1976'da Brezilya'da oynanan maçta ise 146 bin kişilik Maracana Stadı'na yaklaşık 80 bin Corinthiants taraftarı geldiği ve ev sahibi Fluminense taraftarından fazla olan bu rakamın Guiness için rekor olarak kabul edildiği de yazıda ortaya çıkan bir detaydı. Kaynak:Trabzonunsesi

  • Nam ullamcorper iaculis erat eget suscipit.

    Etiam ultrices felis sed ante tincidunt pharetra. Morbi sit amet orci at lorem tincidunt viverra. Donec varius posuere leo et iaculis. Pellentesque ultricies, ante at dignissim rutrum, nisi enim tempor leo, id iaculis sapien risus quis neque. Ut sed mauris sit amet eros tincidunt adipiscing eu vitae lectus. Class aptent taciti sociosqu ad litora torquent per conubia nostra, per inceptos ...

Twitter

Archive for 2008

VİZYONA GİRMESİNE AZ BİR SÜRE OLAN TESTERE 5 İN İNANILMAZ İŞKENCE

SAHNELERİ YAYINLANDI. 18 YAŞIN ALTINDAKİLERİN KESİNLİKLE

SEYRETMEMESİNİ TAVSİYE EDİYORUZ. SEYRETMEK İÇİN

EN ALTTAKİ LİNKE TIKLAYIN.





David Hacl'in yönettiği ve Julie Benz, Meagan Good, Shawnee Smith ve Tobin Bell'in başrollerde oynadığı Testere 5 (Saw 5) 24 Ekim'de ülkemizde vizyona giriyor.











Popüler TESTERE / SAW serisinin beşinci bölümünde kriminal uzman Hoffman (Mandylor) Jigsaw efsanesini yaşatacak hayatta kalan
son kişidir. Ancak tehdit sözkonusu olduğunda sırrının açığa çıkmaması için herşeyi göze alarak tüm tehlikeleri ortadan kaldırmak zorundadır..


TESTERE 5 FRAGMANI



Acı kaybımız
3 ay önce ailemize katılan, Necmi ismini verdiğimiz kaplumbağamız dün
vefat etmiş. Aile arasında sade bir törenle evin arka bahçesine gömdük.
Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip Necmi'yi aldığımız
dükkanın sahibine sebebinin ne olabileceğini sorduğumuzda ''Abi onlar kış
uykusuna yatar'' cevabını almış bulunmaktayız, hepimizin başı sağolsun. Bu
vicdan azabıyla ben de çok yaşamam herhalde.


Annemin Maceraları
Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele tutuşmuş
Shrek ve Fiona'yı gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti
mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.


Alfabe
Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı
istiyorum. Daha ikinci gün: 'Örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye mi
geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?' deme cesaretini
gösterdiği için.



Annem!
'Bu taraf bitti.' diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da 'CD çalar
çalışmıyor!' diye feryat eden anneme alkış az geliyor!


Modem
Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem 'Bu ne?' diye
sordu. Ben de kolay anlasın diye 'Hani benim bilgisayarım var ya onunla
internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu.' diye uzun
uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni; 'Yani modem bu' dedi ve konu
kapandı...



Yaz Okulu
Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite
öğrencisine gelsin. Bu yaratıcılığa şapka çıkartılır.


Beyin göçü
Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim midibüsünde
yanındaki arkadaşına dert yanmaktadır. ''Şekerim dördüncü kez girdim
ÖSS'ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika'ya o olucak. Böyle
böyle beyin göçü oluyor işteeaa!'' Sen git, masrafları ben karşılıyorum.




Alman yazar
Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp
'Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır' diyen hocaya, 'Niye, kağıt
bulamamış mı?' cevabını veren arkadaşa gönderelim.



Düz mantık
Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir
evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin
camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.



İngilizce yazılısı
Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ........' şeklindeki boşluğu 'Nice
mutlu yıllara!' şeklinde dolduran, dahi mi aptal mı olduğunu henüz
anlayamadığımız öğrencime istiyorum.


Hügo'lar Beşledi
Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak
okurken V. Hugo'ya 'Beşinci Hugo' diyen arkadaşımıza gelsin.


Ne zaman?
Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni
kenara çekip uyarıları sıralıyordu; 'Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın
kötü bir şey söylemeyin.' Uyarılar özellikle babama yönelikti; 'Hele de
sen, sakın çocuğun gururunu kırma.' Babam daha fazla dayanamadı ve sordu;
'Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?'



Havale
Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede
işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: 'Parayı kim
alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?' Teyzem cevap veriyor: 'Bu paranın
hayrını görme İnşallah yazalım.'




Lamba
Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta
geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: 'Bacım o
geçtiğin gece lambası değildi, çek sağa.'




Hacim nedir?
Öğretmen bir arkadaşımdan naklen; 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2.
sorusu: 'Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız.' Öğrencimizden gelen
cevap: 'Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?'





Asabi Polis
Hareketli bir Bağdat Caddesi akşamında, polis abilerimiz rutin olduğu
üzere devriye gezmektedir. Işıklarda müşteri bekleyen taksiye yaklaşılır
ve; ''Ticari, bekleme yapma, devam et.'' anonsu yapılır. Camdan eliyle '1
saniye' işareti yapan taksiciye, ikinci ve çok manidar anons gelir
ardından; ''Ticari, benne pölümüye girme! Devam et dedik!''


Neden olmasın
5 yaşındaki yeğenime babası soruyor: 'Büyüyünce ne olacaksın kızım?'
'Asena olacağım babacım; sen ne olacaksın?' Babası gayet sakin cevap
veriyor: 'Katil' İkisine de meslek hayatlarında başarılar.

Pazar günü internette dolaşırken hediye denizi diye bir sitede çok ilginç ve çok hoşuma giden doğum günü hesaplamasını sizinle paylaşayım istedim.

Doğum gününüzü girip hesaplaya tıkladığınız an aşağıdaki gibi tüm olasılıkları sayıyor

Siz doğduğunuz gün acaba AY dünyadan nasıl görünüyordu
Doğduğunuz gün dolar kaç paraydı mark kaç paraydı.
Doğduğunuz günkü hürriyet gazetesi ilk sayfası nasıldı.
Kaç eşşek yaşındasınız.
O yılın hit parçaları neydi.
Asgari ücret kaç paraydı gibi
işinize yaramayacak ama okumak isteyeceğiniz bir sürü bilgiyi bir araya topladık.
Niye mi sırf dostlarınıza duyurun diye :)
teşekkürler.
yukarıdaki link açılınca hemen sayfanın üst ortasına doğum günü tarihinizi girin

size özel ilginç bilgiler sayfanızı görün.

burdaki yazıyada tıklarsanız sizi o siteye yönlendirecektir

FUTBOL ÇILGINLIĞI YER MEKAN TANIMIYOR.FUTBOLU HERŞEKİLDE OYNAYABİLİYORUZ. BUNUN BİR ÖRNEĞİ :))

KİMİN AKLINA ARABALARLA FUTBOL OYNAMAK GELİRDİ


1

Image Hosted by ImageShack.us



2


Image Hosted by ImageShack.us


3


Image Hosted by ImageShack.us



4


Image Hosted by ImageShack.us



5


Image Hosted by ImageShack.us



6


Image Hosted by ImageShack.us



7


Image Hosted by ImageShack.us



8


Image Hosted by ImageShack.us



9


Image Hosted by ImageShack.us



10


Image Hosted by ImageShack.us



11


Image Hosted by ImageShack.us



12


Image Hosted by ImageShack.us


13


Image Hosted by ImageShack.us


14


Image Hosted by ImageShack.us

MELEK...

“Allah’ım dünyaya gideceğim ve orada ne yapacağımı bilmiyorum.”
* Ben senin için bir melek yarattım ve o seninle ilgilenecek.

“Allah’ım onların dilini bilmiyorum.
Onlarla nasıl anlaşacağım, nasıl iletişim kuracağım?”
* Senin için yarattığım melek, sana onların dilini öğretecektir.

“Allah’ım duyduğum kadarıyla dünyada çok kötülükler varmış.
Onlarla nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum.”
* Senin için yarattığım melek,
seni canı pahasına kötülüklerden koruyacaktır. Merak etme.

“Allah’ım sana tekrar nasıl döneceğim?”
* Senin için yarattığım melek , bana nasıl döneceğini sana anlatacaktır.
Derken melekler gelir ve dünyaya gitme zamanının geldiğini söylerler
ve çocuğu Allah’ın huzurundan götürürlerken bebek tekrar sorar ;

“Allah’ım benim için yarattığın meleğin adı ne?”
* Adının önemi yok
ama,sen ona

ANNE
diyeceksin.
-----

GENÇ ANNELER İÇİN.
Çocuğun Çocuğu Olmuş Beraber Büyüyorlar. Derim.
Bilinçli Nesiller Yetiştiren Annelerden Olmaları İçin ,
Önce Kendi Bilinçlerini Geliştirmeliler .


bu yazıyı musatafa abinin sitesinden kopyalayarak aldım.
bu yazı ve niceleri kendi adını taşıyan mustafaabinin kendi sitesinde




BALIK KAÇA KARDEŞ


Bir müşteri, balık satan Temel`e gelip sormuş:"Balık kaça kardeş?Haçan peşyüzedur."Ama karşıda dörtyüzeydi."İyi pacım, sen de cit ordan al."Ama orada kalmamış."Pende de kalmasa, pen de dörtyüze satardim pe pacim!"


ve bunların daha fazlasi taka gazetesinde mizah bölümünde

PAZARTESİ GÜNÜ İŞE GİDERKEN






CUMA GÜNÜ EVE GİDERKEN


Filozofların, bilimcilerin ve sokaktaki insanların tarihin büyük bölümünde cevabını aradıkları pek çok soru var. Şu ana kadar doğru bildiğinizi düşündüğünüz her şeyin yanlış olabileceğini hiç düşündünüz mü:

TELEFONU KİM İCAT ETTİ?
Antonio Meucci. Floransalı mucit Meucci ABD’de 1860’ta, teletrofono adını verdiği bir elektrikli aygıtın çalışma modelini gözler önüne serdi. Meucci, Alexander Graham Bell’in telefon patentinden beş yıl önce, 1871’de bir tür geçici patent başvurusunda bulundu. Bell’in patenti 1876’da tescillendiğinde Meucci dava açtı. Olağanüstü bir tesadüf eseri Meucci’nin modelleri kayboldu. Fakat 2002 yılında ABD Temsilciler Meclisi, “Meucci’nin telefonu icat ettiğinin kabul edilmesi” kararını verdi.

MADDENİN KAÇ HALİ VARDIR?
Her gün genişlemekte olan bir liste olmasına rağmen şu anda 15 tanedir. İşte listenin son hali: Katı, amorf katı, sıvı, gaz, plazma, süper akışkan, süper katı, dejenere katı, nötronyum, güçlü simetrik madde, zayıf simetrik madde, kuarkgluon plazma, fermiyonik yoğunlaştırma, Bose-Einstein yoğunlaştırması, acayip madde.

DÜNYA MI AY’IN ETRAFINDA DÖNER, AY MI DÜNYA’NIN ETRAFINDA?
İkisi de birbirinin etrafında döner. Bu iki kütle, Dünya’nın yüzeyinin yaklaşık 1600 km altındaki ortak bir ağırlık merkezinin yörüngesinde döner. Böylece Dünya üç farklı dönüş gerçekleştirir: Kendi ekseni etrafındaki, Güneş’in etrafındaki ve bu ağırlık merkezinin etrafındaki dönüşü.

KIRKAYAĞIN KAÇ AYAĞI VARDIR?
Kırk değil yüz de değil. Bazılarının daha fazla, bazılarının daha az ayağı vardır. Yüze en yakın ayak sayısına sahip olanı 1999’da keşfedilmiştir. Kırkayak kelimesi, Latince “yüz ayak” anlamına gelen centipeda kelimesinden gelmektedir. Kırkayaklar yüz yılı aşkın bir süredir kapsamlı bir biçimde incelenmelerine karşın tam olarak yüz ayağa sahip bir örneğine rastlanmamıştır.

DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞEHRİ HANGİSİDİR?
Honolulu. Honolulu’nun 5509 km2’yle en büyük yüzölçümüne sahip şehir olduğu anlamına gelir; ama bu şehrin nüfusu yalnızca 876.156’dır. şehrin yüzde 72’si deniz suyuyla kaplıdır.

YERYÜZÜNDE İNSAN ELİYLE YAPILMIŞ EN BÜYÜK YAPI NEDİR?
Yanlış cevaplar arasında Büyük Piramit, Çin Seddi ve Kuveyt’teki Mübarek el-Kebir Kulesi sayılabilir. Doğru cevap 1948’de açılan Fresh Kills çöp depolama alanı çok geçmeden insanlık tarihindeki en büyük projelerden biri haline geldi ve sonunda Çin Seddi’ni geride bırakarak dünyada insan eliyle yapılmış en büyük yapı oldu.

DÜNYA’NIN ETRAFINI DOLAŞAN İLK İNSAN KİMDİR?
Zenci Henry. Hemen hemen herkese yabancı bir isim olan Enrique de Malaca, Macellan’ın kölesi ve çevirmendi. Ferdinand Macellan dünyanın etrafındaki turunu asla tamamlayamadı. 1521’de Filipinler’de henüz turun yarısındayken öldürüldü. 1519’da çıkılan dünya turu girişimi de dahil olmak üzere tüm yolculuklarda Zenci Henry, Macellan’ın yanında gitti. 1521 yılında Uzakdoğu’ya vardıklarında Zenci Henry dünyanın etrafını dolaşmaış ilk insan oldu.

JAMES BOND’UN EN SEVDİĞİ İÇKİ HANGİSİYDİ?
Votka martini değildi. Fleming’in tüm külliyatıyla ilgili www.atomicmartinis.com adlı internet sitesinde yapılan özenli çalışma, James Bond’un ortalama olarak her yedi sayfada bir içki içtiğini göstermektedir. İçtiği toplam 317 içkiden en çok tercih ettiği, açık arayla viskidir.

Siz hâlâ beş duyumuz olduğunu, suyun renksiz olduğunu, Amerika’nın adının Amerigo Vespucci’den geldiğini ya da 36 Osmanlı padişahı olduğunu düşünüyorsanız John Lloyd ve John Mitchinson imzalı Cahillikler Kitabını mutlaka okumalısınız.

Google'ın sanal dünyasına katılın

Google, hakkında dedikodu yapılmasına bile izin vermeden sanal dünyası Lively'yi yayına soktu.

Googlein-sanal-dunyasina-katilin

Google'ın yayınlamaya karar verdiği her yeni hizmet büyük bir merakla bekleniyor, hakkında çok sayıda dedikodu çıkıyor, "şöyle olmalı, böyle olmalı" tartışmaları hiç bitmeyecekmiş gibi sürüp gidiyor. Ama bu kez durum biraz farklı... Kendi sanal dünyasını oluşturmaya karar veren arama motoru devi, kimseye çaktırmadan, sessiz sedasız bir biçimde ve dedikodu yapılmasına fırsat bile vermeden bu kararını uygulamaya koydu: Ve işte karşınızda Google Lively...

Şu an Google Labs dahilinde Beta aşamasında olan Lively, aslında bir çeşit Second Life olarak değerlendirilebilir. Linden Lab'ın çok sayıda vatandaşı bulunan sanal dünyası Second Life'ta kullanıcılar "gerçek bir hayatı sanal bir dünyada" yaşıyor.

Google hesabınızla giriş yapabileceğiniz Lively ise henüz yolun başında; ama arkasında Google'ın olması geleceğinin parlak olduğu anlamına geliyor. Siteye giriş yaptıktan sonra kendi karakterinizi oluşturuyor ve kendi odanızı düzenliyorsunuz. Bundan sonra sıra Lively dünyasındaki diğer arkadaşlarınızı tamamen kişiselleştirilebilir olan odanıza davet etmeye geliyor. Odanıza gelen arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz gibi, onlara sarılabiliyor, öpebiliyor ya da onlarla kavga edebiliyorsunuz; tabi özel animasyonlar yardımıyla...

Lively'de yeni bir hayat kurmak isteyenler, bunu hem tarayıcılarında, hem de tarayıcıdan bağımsız olarak yapabiliyor. Hatta kendi odanızı Facebook sayfanıza taşıma şansına bile sahipsiniz. Bunun yanında odanızdaki TV'den YouTube videolarını izleyebilir, sanal resim çerçevelerine fotoğraflar yerleştirebilirsiniz bile...

Şimdilik tüm bunların yerine oturmasını beklemek güç; zira belirttiğimiz gibi Lively henüz Beta aşamasında. Bakalım Lively ilerleyen zamanda yeni Second Life olmayı başaracak mı?

Kaynak: Chip Online


Burdanda google lively i indirebilirsiniz.


İNDİRİN


Google, Nasrettin Hoca'yı unutmadı

Google, Kırkpınar sürprizinden sonra şimdi de Nasreddin Hoca Şenliği'ni logosuna taşıdı.



Google-Nasrettin-Hocayi-unutmadi

Önemli günleri unutmayan Google, Konya'nın Akşehir Belediyesi tarafından bu yıl 49.su Düzenlenen Nasreddin Hoca Şenliği'ni de es geçmedi. "www.google.com.tr" adresini ziyaret edenler, karşılarında Google'ın ikinci "O" harfi yerine eşeğine ters binmiş Nasreddin Hoca'yı buluyorlar.

Logonun üzerine tıklandığında ise, Nasreddin Hoca ile ilgili arama sonuçlarını içeren bir sayfa ekrana geliyor. Ancak haberin yayına hazırlandığı dakikalarda küçük bir hata söz konusuydu. Logoya tıklayanlar karşılarında Nasreddin Hoca yerine Hasreddin Hoca ile ilgili bilgileri buluyorlardı.


Kaynak: Chip Online

Evet bu size çok tuhaf gelebilir ancak yüzyıllardan beri hiçbir sebep yokken durduğu yerde yanıp ölen insan vakaları oluşmakta ve bunun nedeni de bugüne kadar çözülemeyen bir esrardır. İşin en anlaşılmaz tarafı da insanın yanıp kemiklerinin bile kül haline geldiği bir ortamda etrafta bulunan eşyaların hatta bazı vakalarda yananın üzerindeki elbiselerin bile hiçbir hasar görmediğidir. Tıbben bir insanın yanabilmesi bilhassa kemiklerinin kül haline gelebilmesi için çok yüksek bir ısı (1500 derece santigrad) Birde bu ısının uzun bir zaman devam etmesi gerekir (en az iki saat). Avrupada ve Amerika da son zamanlarda ölen insanlar gömülmeyip (Crématoire) denen yüksek ısılı elektrik fırınlarında yakılıp külleri küçük bir vazoya konup saklanmaktadır. Bu fırınlarda bile ısı 2000 dereceye yaklaşmakta ve tam kül olması üç - dört saat sürmektedir.

1731 senesinde akşam yatağına yattan ve uykuya dalan bir kadın ertesi günü sabah odasına kendisini uyandırmaya gelen hizmetçisi tarafından feci bir şekilde yanarak bir kül yığını haline gelmiş olarak bulunmuştur. Odanın her yeri is ve kurum içindeydi ve küller her tarafa uçuşmaktaydı. Fakat yatağından 1.5 metre ötede yanan kadın kül yığını haline geldiği halde ne yatağı ve çarşafları nede odanın mobilyaları hasar görmemişti. Yetkililer çok ayrıntılı bir araştırma yapmışlar fakat yanmanın sebebini bulamamışlardır. Zira odada yangın çıkması için sebep yoktu ne ateş vardı nede ateş çıkaracak bir şey. Odada ki eşyalar hatta yatak çarşafları bile hiç yanıksız duruyorlardı.

Bu sonradan kayıt altına alınmış " kendinden yanma" olayları arasında ilk örneklerden biri kabul edildi.

18 yüzyılda çok sayıda kendinden yanma vakası tespit edildi fakat ilim adamları ve doktorlar bir türlü sebepsiz bu yanmalara bir ad koyamıyorlardı.

Dr. Merille, Fransada Caen şehrinde görev yapıyordu bir gün bir ölüm nedeniyle ilgili olarak çağrıldı yaptığı incelemede: ölünün vücudu yerde uzanıyordu. Geriye kül yığınından başka bir şey kalmamıştı kemikler sıcaktan eriyerek eğilip bükülmüştü. Dr Raporunda kemikleri erimiş olmasını belirtmesi çok ilginçtir zira kemiklerin erimesi için en az 1500 derece ısı gerekir, oysa rapora göre " Evdeki eşyalardan hiç biri yanmadan zarar görmemişti kadının geceliği oturduğu sandalyenin 30 cm ilerisinde el değmemişçesine duruyordu. Üzerindeki elbiselerin dışında odada yanan başka hiçbir şey yoktu." Kimileri bu yanmaları Tanrının gazabı olarak görmektedir, bu korku eski çağlardan beri vardır. " Onları Tanrının gazabı yok ediyor. Tanrının yakıcı nefesi kül haline getiriyor. " Bu doğrumuydu ?

Yukarıdaki olayların benzerine daha yüzlerce misal verebiliriz. Biz burada bu hususta yapılmış araştırma ve incelemeleri ele alıp neticeleri üzerinde tartışacağız.

Bu yanma olayları ile ilgilenen araştırmacılar olayların gittikçe artığını söylüyorlar . Bazı gazeteciler bu hadiselerle ilgili bilgi topluyorlar . Tıp dergilerinde yazılar yazılıyor fakat doğru dürüst hiçbir netice alınamıyor.

Kendiliğinden yanma olayları üç safhada oluyor:

1- Çok kısa bir zaman içinde gerçekleşiyor, yananın ne yardım isteyecek nede ne olduğunu anlayacak zamanı oluyor.

2- Olaylar çok büyük nispete ölümle neticeleniyor ve bu sebepten kurbanların ne olduğunu anlatma imkanı olmuyor.

3- Üçüncü çok ilginç durum : Böyle bir yanma olayı ya yanan yapayalnızken oluyor veya birkaç kişi iseler o zaman hepsi birden yanıp ölüyorlar. Yani hadiseye canlı şahit bulunmuyor.
1885 gecesinde Amerika da bir karı koca ve yanların da çalışan işçileri yılbaşını kutlamak için mutfakta oturup içki içiyorlar, daha sonra işçi üst kattaki odasına yatmağa çıkıyor. Ertesi sabah aşağı inen işçi mutfağa girdiğinde etrafın ince bir yağ tabakası ile kaplı olduğunu ve acı bir koku hissediyor., Evin beyi yerde yatıyordu ve ölmüştü hemen yandaki evde oturan çocuklarına haber vermeğe gitti ve oğlunla geri dönüp araştırınca mutfak masasının yanında döşemede bir yanık delik vardı döşeme yanmıştı ve aşağıya bakınca evin hanımının yerde yanık kemikler yanık kafatası ve küllerini gördüler. Bu kez kurban ikiye çıkmıştı. Yapılan araştırma sonunda hadisenin nasıl oluştuğu hakkında bir karara varamadılar.

Kendiliğinden yanma olayları incelendikçe çok enteresan durumlar ortaya çıkıyordu. Yanma çoğunlukla sınırlı bir alanda meydana geliyor yatağına uzanmış haldeyken yanan Birisinin yatak örtülerine hiçbir şey olmuyor. Bir iskemlede otururken yanmışsa incelemede iskemlede hiçbir yanık izi bulunmuyor,Elbiselerinde hiçbir yanık izi olmayan ama bedeni kömür haline gelenler var.

Araştırmalarda dikkati çeken bir hususu ta olayın kurbanlarının genel de ses seda çıkarmadan ve kurtulmaya çalışmaksızın yanmalarıydı. Yanma olayının bilinmeyen bir psikolojik yanı olabilir.

Düşkünler yurdundaki bir olayda yurtta kalanlar iç içe bölmelerle ayrılmış yerde yattıkları halde sabahleyin yanmış halde bulunan komşularının geceleyin hiçbir hareket veya ses çıkarmadığını hem yurt sakinleri hem de gece nöbet de olan hemşireler söylemişlerdir.

Kendiliğinden yanma ile pek çok olay incelenmek için beklemektedir.Acaba insanın içinde vücudunun ısısını ayarlayabilecek bir mekanizma mı var ve kendiliğinden yananlar bilmeden bu mekanizmayı mı harekete geçiriyorlar. Son zamanlarda olan bir yanma olayı herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. İngiltere de nişanlısı ile dans ettikten sonra pisten ayrılan genç kız üzerindeki elbiselerin altından vücudu aniden tutuşmuştur. Yüzlerce kişinin gözü önünde bir alev yığını haline gelmiş alevler güçlükle söndürülmüş fakat geç kalınmış ve bir kül yığını haline gelen genç kız ölmüştür. Dikkat edilecek bir diğer hususta bu kendinden yananlar vakalarında beden içerden dışarıya doğru yani bir iç ısı ve ateşle yanmasıdır. Halbuki normal olarak yanma hadisesi dıştan içe olur.

Bugüne kadar ileri sürülmüş bir çok teori arasında iki tanesi üzerinde Durulmağa değer görülmektedir.

Araştırmacı Livingstone Georkart kendiliğinden yanma olaylarının büyük Kısmının yeryüzündeki manyetiğin değişmeleri en fazla olduğu anlara rastladığını keşif Etmiştir. Atmosferin dışında elektrik yüklü parçacıklardan oluşan iyon tabakası bulunur.

İyon tabakasının dışında da yine bir elektrik alanı olan magnetosfer vardır bu iki alan Arasındaki etkileşim dünyaya tesir eden bir elektromanyetik güç etkisi sağlar. Uzayda meydana gelen bu değişimler dünyanın belli yerlerindeki enerji yüklü yoğun elektrik Alanları oluşturur ve yıldırım nasıl bazı insanların üzerine düştüğü gibi bu yoğun elektrik alanları da bazı insanların etkisi altına alıp yakabilir denmektedir.

Diğer teori ise bugün evlerde kullanılan " microwave" mikro dalga fırınları çalıştıran prensiptir. Bilindiği gibi Mikro dalga içine konulan besin maddesi İçindeki molekülleri bir birine çarptırılması neticesi ortaya çıkan enerji sayesinden içten pişer ve onu içinde bulunduğu kap ise ısınmaz bile.

Buna göre tabiata bulunan bu mikro dalgaların çok karışık bazı sebeplerden ve bazı insanlardaki özellik veya o andaki durumları yüzünden yaratıkları "entıty" varlık tan dolayı Mikro fırın gibi işleyerek insanın içinde meydana gelen ve bir anda çok yüksek derecelere varan ısı ya erişip o hale geldiklerini fakat aynı anda etraflarındaki diğer eşya ve şeylere zarar vermedikleri düşünülüyor.

wikipedia olayı böyle açıklıyor:

KENDİLİĞİNDEN YANMA FENOMENİ

Kendiliğinden Yanma Olayları, insanların herhangi bir görünür tetikleyicisi olmadan içten gelen bir ateşle yandıkları iddiasıdır. Genellikle ölümle sonuçlandığı söylenen bu olayların nedenleri halen açıklanamamaktadır. Bu durum iki genel tartışma alanı üretmiştir. Bir grup bilimsel açıklamalara sığınırken, diğer grup da neden olarak parapsikolojik etmenleri göstermektedirler. Birçok parapsikolojik olayda olduğu gibi kendiliğinden yanma olayları da tam olarak açıklanamamakta ve bu nedenle paranormal gerçekliği halen tartışılmakta olan olaylardır.


BİLİMSEL AÇIKLAMALAR
Fitil efekti hipotezi: Bu açıklamaya göre kurbanın vücut yağı kıyafetleri tarafından emilir. Bunun sonucu olarak kıyafetler, ters bir mum gibi, fitil görevi görür. Kazara ya da herhangi bir nedenle ateş alan kıyafetler kendiliğinden yanma olayına neden olur.

Statik elektrik hipotezi: İnsan vücudundaki statik elektrik seviyesinin yükselmesi sonucu ansız bir parlamayla tetiklenip vücudun ateş alması durumudur.

Paranormal açıklamlar: Bir teoriye göre, iç enerji alanlarındaki nedeni bilinmeyen artış esasında ruhun kontrolsüz yükselmesinden kaynaklanır. Bu, 9 voltluk bir devreye şebeke elektriği vermek gibidir.[kaynak belirtilmeli] Bunun sebebinin astral katlarda yükselmek veya bir şekilde oraya doğru sürüklenmek ile olduğu açıklanmaktadır.

Kendiliğiden yanarak öldüğü iddia edilen bazı kişiler
Robert Francis Bailey
Dr John Irving Bentley
Jacqueline Fitzsimon
George I. Mott
Mary Hardy Reeser
Jeannie Saffin
Henry Thomas
Seb Orlande

(Times İstanbul)

Ünlü Rus yazarı L. N. Tolstoy,1908 yılında, Abdullah EI-SÜHREVERDİ' nin Hindistan'da basılmış 'Hz. Muhammed'in Hadisleri' kitabını okumuştur. Okuduğu hadislerden bir risale (kitapçık) tertip etmiş, bunu Rusya'nın 'Posrednik' adlı yayınevinde bastırmıştır. Rus halkı ve özellikle Rus aydınları, L. N. Tolstoy'u ilahi bir kuvvete sahip gibi seviyorlardı ve onun İslamiyeti Kabul etmesinin duyulmasının Rus toplumu içinde İslam'a güçlü bir akım başlatabileceğ ini biliyorlardı. Bu yüzden de Tolstoy'un Hz.Muhammed' in hadislerinden derlediği kitapçığını KGB gibi Rus istihbarat birimleri gizli tutmaya, unutturmaya ve basılmasını engellemeye çalışıyorlardı. Tolstoy, bu risale (kitapçık) ile Rus okurlarını, Hz. Muhammed'in hadisleriyle tanıştırmıştır. Hadislerden seçtiği konularda 'fakirlik' ve 'eşitlik' gibi kavramları esas almış, Rus halkına ve onları aldatanlara bir ders verir nitelikte olmasına özen göstermiştir. Tolstoy, seçip kitapçık haline getirdiği bu hadislerle, gerçek adalet ve eşitliğin, gerçek kardeşlik ve fedakarlığın yerinin İslam olduğu, hatta insana saygı ve sevginin ve daha ötesinin de yerinin yine İslam olduğunu vurgulamak istemiştir

1. Muz kabuğunu ayakkabınızın dışını temizlemekte kullanın. İçindeki potasyum sayesinde ücretsiz bir cila...
2. Eski ince sabunları iyice sıkarak bir kalıp içinde yeni sabun haline getirebilirsiniz.
3. Bir geceklübüne gittiğinizde arkadaşlarınıza ilk içkiyi siz ısmarlamayın. Çünkü istatistiklere göre ilk siz ısmarlarsanız sayı olarak size daha çok tkrar gelecek ve daha fazla ısmarlamış olucaksınız.
4. Günlük meyve sebze alışverişinizi günün akşam saatlerine göre yapın. Manavlarda birazda olsa gün sonu indiriminden faydalanabilirsiniz.
5. Açık posta pullarını toptan almak
6. Kendi tişört dizaynlarınızı yapın
7. Sularınızı şişede almayın önceden soğuttuğunuz şişelere doldurup üstüne ekleyin böylelikle hem ısınmaz hem de şişe ücretinden kurtulursunuz.
8. Cam ve aynalarınızı silerken çorba kaşığına ılık su ve sirke karışımı dökün böylelikle ucuz temizlik ve hijyenik olsun
9. Bir poşet çayını iki kere demleyin
10. Duvarlarınızı boyarsanız duvar kağıdından daha ucuza gelir.
11. Mısır gevreğine aynı oranda süt ve su ekleyin. Zamanla tadına alışacaksınız.
12. Enerji tasarrufu için televizyonunuzu yatakta ve karanlıkta izleyin.
13. Markalı ilaçlardan çok markasız aynı özellikte olan ilaçları tercih edin %90 tasarruf edersiniz.
14. Eski CD'lerinizi bardak altlığı olarak kullanın
15. Çorap ve taytlarınızda bakteri ürememesi için buzdolabında saklayın
16. Saçınıza şekil vermek ve parlak gözükmesi için mayonez sürün. Biraz limon suyu katarak mayonezi güneşte kurutun ve saçınızı tarayın.
17. Giysi dolabınıza sabun koyun hem güvelerden hemde kötü kokudan kaçının
18. Özel günleri hediye almak için beklemeyin daha önceden hediyeleriniz hazırlayın. Hem daha ucuz hem de daha az stresli olacaktır.
19. Tuzluğunuzun içine yağ koyun böylelikle yemeklerinize çok fazla yağ dökülmeyecektir.
20. Uzun uzun banyo yapmaktansa duş alın. Su tasarrufu sağlarsınız
21. Enerji tasarrufu için az elektrik harcayan ampüller kullanın
22. Komşularınızın büyüyen çocuklarının kıyafetlerini isteyin
23. Daha küçük tabaklarda yemek yiyin hem daha çabuk doyar hemde daha az yersiniz.



iletmezsen ölümü gör

Bu zamana kadar bana zincir e-posta gönderen tüm dost ve arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim;

Sayelerinde tuvalet temizlemekte kullanıldığı öğrendiğim kolayı içemez oldum.

Aids virüsü taşıyan iğneler kıçıma batar korkusuyla sinemaya gidemez oldum.

Deodorantlar kanser yapıyor diye sayelerinde artık bir domuz gibi kokmaya başladım.

Telefon hattımı kullanıp bana borç takarlar korkusuyla telefonlara da cevap vermiyorum.

İçinden fare ya da fare zehiri çıkar diye hiçbir kutu içeceği içmiyorum.

Çok sevdiğim içkime ilaç koyup beni uyuturlar,organlarımı çalarlar ve buz dolu bir küvetin içinde
uyanırım diye bana yaklaşanları da tersliyorum.

Neyim var neyim yoksa satıp hastanede yatan ve büyük ihtimalle ölmek üzere olan çocuklara yatırmayı düşünüyorum.

Mail listesine katılırsam alacağım söylenen para, bilgisayar, cep telefonu ya da gezileri beklemekten de evden dışarı çıkamaz oldum.

Tuz Gölü'ne Konya'nın katkılarından dolayı yemeklerim tuzsuz tatsız.

Msn paralı olacak;Adam yeşerecek mi,sararacak mı beklemekten de gına geldi.

Excel hala ne zaman emekli olacağımızı da bildirmedi.

Bir maili forward etmedim, başıma ne belalar gelecek diye korkuyla beklemekten ruh sağlığımı da
kaybettim.

Multipl skleroz olunuyormuş diye diyet ürünleri düşmanıma bile tavsiye etmiyorum.

Yerli malı kullanacağım derken marketlerde barkodu 869 ile başlayan ürünleri aramaktan da gözlerimin
biraz daha bozulduğunu farkettim.

Sevgili dost ve arkadaşlarımdan gelen;
'lütfen okuyunuz', 'çok önemli', 'aman virüse dikkat', 'bilmem kim para dağıtıyor', 'en az beş kişiye yolla', 'inanmadım ama doğruymuş', 'kişiliğini test et', 'tıkla para yolla, tıkla yardım et', 'bilmemkim seni gözetliyor', 'bilmem kime mail at, haddini bildir', 'onu yeme bunu ye' şeklinde başlayan kerameti kendinden menkul, nev'i şahsına münhasır bu mailler sayesinde hep beraber 'kafayı çizme'ye ne kadar yakın olduğumuzu da müşahade etmiş oldum.

ŞİMDİ: Eğer bu maili 60 saniye içinde 1200 kişiye göndermezsen;
Bilesin ki bir kuş sabah akşam kafana sıçacak ve hayatı sana dar edecektir.

Bir Dost...

Bir gün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür.

“Aman tanrım” diye bağırdığında bir peri belirir ve 'Ne diye bağırıyorsun ?'der. Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.

Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. 'Baltan bu muydu ?' diye sorar.

Ormanci 'hayır' diye cevaplar. Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. 'Baltan bu muydu ?'

Ormancı yine 'hayır' diye cevaplar. Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. 'Baltan bu muydu ?' Ormancı 'evet' der.

Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir.

Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.

Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karisi suya düşer. Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır.

Peri yine belirir ve sorar: 'Ne diye bağırıyorsun ?' Ormancı' karim suya düştü der.

Peri suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte geri döner.'Senin karin bu mu?' diye sorar. Ormancı 'evet' der.

Peri sinirlenmiştir, 'Yalan söylüyorsun, gerçek bu değil' der.


Ormancı 'özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin. Ben fakir bir adamım ve üç karimin sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur...

Bu hikâyeden alınacak ders: Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir. Kendileri için bir şey istiyorlarsa ekmek çarpsın... :)

EVLENİRKEN YAPILAN MUHABBET......(ilk gün)

Damat: Ah! Nihayet rüya gerçek oluyor!!
Gelin: Senden ayrılmamı ister misin?
Damat: Hayır! Bu lafı bir daha asla söyleme!
Gelin: Sen.. Bana aşık mısın?
Damat: Taaaabiki.
Gelin: Beni terketmeyi düşünür müsün?
Damat: Tabi ki hayır.
Gelin: Peki bana bir öpücük verir misin?
Damat: Evet hem yüzüne hem gözüne.
Gelin: Peki bana bir gün vuracak mısın?
Damat: Asla! Ben o tür erkeklerden değilim.
Gelin: Sana güvenebilir miyim?
Damat: Evet.
Gelin: AŞKIM.


EVLİLİĞİN YEDİNCİ SENESİNDE Ki Muhabbet
[ lütfen YUKARIDAKİ konuşmayı aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz tekrar yazmaya bile gerek yok :-)))

BU ADAMLAR AŞMIŞ KENDİLERİNİ :))

SEYREDİNCE BANA HAK VERECEKSİNİZ





Aşağıdaki bilimsel açıklama ilginizi çekebilir...
Mantık!...Bilim ve para!.
Neden ilkokulu zor bitirmiş bazı işadamları,ünlü profesörlerden fazla para kazanırlar?
Bakin nasıl?
Birinci hüküm:Bilgi güçtür
İkinci hüküm:Zaman paradır
Şimdi bu iki hükme itirazınız var mı? YOK O zaman devam
Fizik bilminde kanıtlanmıştır ki: güç=iş/zaman
Şimdi Bilgi=Güçtür birinci hükme göre
Zaman=para ikinci hükme göre
Bunları denklemde yerine koyalım Bilgi=iş/para olur
Buradan parayı çekersek... Para=iş/bilgi bu formülde bilgi sıfıra yaklaşırsa para sonsuza doğru uzanır

Sonuç: Ne kadar az bilirsen o kadar çok kazanırsın ya da Sabit bir para, bir maaş alabilmek için, bilgin ne kadar fazlaysa,o kadar fazla iş yapman gerekir








Milli Takım Marşı Sözleri:

Göğsümüzde ay ve yıldız
Sel olduk biz geliyoruz
Göğü titretir bu şarkımız
Yetmiş milyon söylüyoruz
oooo Türkiye Türkiye
haydi zafere
Türkiye Türkiye
ooooooo

Yer gök inlesin
Bu sesi dinlesin
Hep seninleyiz Türkiye
oooooo hep seninleyiz Türkiye








HAZAR KENT MOBİLYALARI

BİZİM İŞİMİZ;


Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza sağlıklı ve güvenli oyun alanları yaratmak ve bizimle alışveriş yapanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaktır.

Bu amaçla;

Kent mobilyaları sektöründe deneyimli ve konusunda uzman ekiplerle çalışan firmamız kalite, sağlamlık,estetik ilkelerini esas alarak hizmet vermektedir.
Emniyet ve güvenlik esaslarını ön planda tutarak TS-EN 1176 1-2-3-4-5-6-7 belgeleriyle üretim yapan firmamız, tüm ürünlerinde imalat hatalarına karşı 1 yıl yedek parça garantisi vermektedir.
Firmamızın hizmetleri arasında çocuk oyun parkları, çocuk oyun elemanları, oturma bankları, çöp kovaları, aydınlatma direkleri, otobüs durakları, pergole ve kamelyalar, kültür fizik ve spor sahaları bulunmaktadır.
Faaliyet alanlarımız içerisindeki ihtiyaç ve istekleriniz, firmamız tarafından projelendirilerek uygun şartlarda üretilip yerine montajı yapılarak teslim edilmektedir.
Tüm ürünlerimizde elektrostatik fırın boya kullanılmakta olup talebe göre renk seçeneklerimiz mevcuttur.
Her yıl dünyada yüzbinlerce çocuğun oyun elemanlarından yaralandığını, onlarca çocuğun bu yüzden hayata veda ettiğini düşünecek olursak firmamızın ürettiği oyun gruplarının dünya standartlarına uygun TS-EN 1176 1-2-3-4-5-6-7 belgeleriyle emniyet ve güvenlik donanımlı olması tercih sebebidir.
Modern şehirciliğin vazgeçilmez unsurları olan kent mobilyaları ihtiyaçlarınızda buluşarak modern şehirler yaratmak en büyük arzumuzdur.
Önce kalite, emniyet ve güvenlik politikamızdan taviz vermeden değerli siparişlerinizde buluşmak ümidiyle....

ürünlerimizden bazıları



ÇÖP KOVALARIAYDINLATMA DİREKLERİOTURMA BANKLARIOTOBÜS DURAKLARIÇOCUK OYUN ELEMANLARIÇOCUK OYUN PARKLARIPERGOLE VE KAMELYALARKÜLTÜR FİZİK VE SPOR SAHALARI

PAZAR GÜNÜ ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜNÜ KUTLADIKTAN SONRA 2 AİLE PİKNİK YAPMAYA GİTTİK.PİKNİK PLANIMIZI 1 HAFTA ÖNCESİNDEN KARAR VERMİŞTİK,SEBEP OLARAKTA HEM EĞLENELİM,HEM ÇOCUKLAR UÇURTMA UÇURSUN HEMDE TAVUK TANDIR YAPALIM DEMİŞTİK.

TAVUK TANDIRIDA İNTERNETTE GÖRMÜŞTÜK,HELE YORUMLARI OKUDUKTAN SONRA PİKNİK YAPMAYI DAHA ÇOK İSTEDİK.KASABIMIZ (MERKEZ ET GALERİSİ (İZMİR/URLA NIN EN İYİ VE EN TEMİZ KASABI))ALİ DEN TAVUĞUMUZU ALIP VE TANDIR HAKKINDA BİLGİLER ALDIKTAN SONRA PİKNİĞE GİTTİK.ALDIĞIMIZ BİLGİLER VE İNTERNETTE OKUDUĞUMUZ BİLGİLERLE İŞE KOYULDUK.ÖNCE TAVUĞUMUZU TUZLAYIP YAĞLADIKTAN SONRA PEYNİR TENEKESİNİN İÇİNE GÜZEL BİR ŞEKİLDE YERLEŞTİRDİK VE ATEŞİMİZİ TENEKEMİZİN ETRAFINDA YAKTIK.35-45 DK SONRA TENEKENİN İÇİNDEN ÇIKARDIK.

SONUÇ AŞAĞIDAKİ GİBİDİR :))

AMA TAVUĞUN ÜSTÜNDEKİ DERİYİ TEMİZLEYİNCE LOKUM GİBİ BİR TAVUK YEDİK.

AÇ KALIRIZ VE YAPAMAYIZ DİYE YANIMIZDA HEM MANGALI HEMDE MANGALLIK TAVUKTA GETİRDİK. EE İŞİ GARANTİYE ALMAK LAZIM.SONUÇTA AÇTA KALABİLİRİZ VE SADECE EKMEK VE SALATADA YİYEBİLİRDİK.TAVUK TANDIRIMIZI YEDİKTEN SONRA KİMSE DOYMAMIŞTI.İLK AKLIMIZA GELEN KASABIMIZIN BİZE BU TAVUK 4 KİŞİYE YETER DEMESİYDİ.BİRAZ ALİNİN KULAKLARINI ÇINLATTIKTAN SONRA ALDIĞIMIZ YEDEK TAVUKLARIDA MANGALDA YAPIP ONLARIDA BİR GÜZEL MİDEYE İNDİRMEK OLDU.



HERKESİN KARNI AÇ OLDUĞUNDAN KİMSENİN AKLINA FOTOĞRAF ÇEKMEK GELMEMİŞTİ.KARNIM DOYDUKTAN SONRA MASADA KALAN SON GÖRÜNTÜYÜ ÇEKELİM DEDİK :))

Bugün anneler günü

Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun.

Anneler günü aslında bir çocuğun , Anna'nın kendi annesini anmasının bir yolu olarak başlamıştı. 12 yaşındayken 12 Mayıs 1907'de kilisede annesinin anısına bir tören düzenlenmesini sağladı. Takip eden yıl boyunca politikacılara ve rahiplere mektuplar yazarak bugünün gelenekselleştirilmesi isteğinde bulundu. 1908 yılı içinde Mayıs ayının ikinci Pazar gününün Amerika'daki tüm eyaletlerde Anneler Günü olarak kutlanmasına karar verildi. Artık anneler günü resmi bir gün olmuştu.

Ayrıca, günümüzden birkaç yüzyıl önce 1600'lü yıllarda İngilizler arasında "mothering sunday" adı ile, lent döneminin 4. Pazar günü kutlamalar yapılmaya başlandı. Anneler günü 1911 yılına gelindiğinde hemen hemen her ülkede kutlanmaya başlanmıştı. 1914 yılında ABD başkanı Wilson tarafından resmi bir açıklamayla Mayıs ayının ikinci pazarı Anneler Günü olarak duyuruldu.

Böylece Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının binlerce yıl önce başlattığı gelenek 20. yüzyılın başından itibaren dünya çapında kabul görmüş oldu

Son zamanlarda mail kutuma şöyle bir sorular gelmeye başladı. Rapidden (rapidShare) indirmek değişti dosyaları nasıl indiririz. aslında değişen bir şey yok,tek yapmanız gereken verilen kodda ( harf ve rakamlar) bulunan kedileri bulmak.Bulduğunuz kedilere dikkat edelim sadece oturanları download olan yere yazacaz. Size altta bir örnek vereceğim.İnşallah işinize yarar.




Resmin üzerine tıklayarak resimi gerçek boyutlarda görebilirsiniz.

Bıdıklardan aşk tanımları

En büyüğü 10 yaşında olan bir grup akıllı bıdığa 'Sence aşk nedir?' diye sormuşlar. Alınan cevaplar, internette hızla dolaşıyor. Cevaplara bakınca anlıyoruz ki, gerçekten çağ atlıyoruz. Çocukluğumuzda bize 'Aşk nedir?' diye sorsalar ne cevap verirdik? Aramızdan cevap verebilen çıkar mıydı? Evet, belki kendi aramızda 'Aşk bir sudur iç iç kudur' türünden bir tekerleme yuvarlayıp işin içinden çıkardık ama aşağıdaki türden yargılara ulaşacak verimiz olmadığı gibi, dile getirmeye de utanırdık galiba! Bu arada unutmadan cevapların yanındaki yorumlar da e-posta dünyayı dolaşırken, isimsiz kahramanlarca eklenmiş... İşte cevaplar:

- Aşk, sevgilimizle aramızda bi sürü kötü şey meydana gelmeden önce hissettiğimiz şeydir.



- Benim anneannem sırtından hasta olmuştu ve eğilemediği için ayak tırnaklarına oje süremiyordu, dedemin de parmakları hasta olmasına rağmen anneannemin ayak tırnaklarına hep oje sürüyordu. Bence aşk budur.
(Evet yaaa. evet yaaa)


- Sizin adınız size aşık olan birinin ağzından daha değişik çıkar, o size adınızı söylediği zaman 'benim ne güzel adım var' diye düşünürsünüz...
(Hakikaten! Hiç böyle düşünmemiştim.)



- Aşk birlikte yemeğe gittiğimiz zaman sevgilimizin kendi kızarmış patateslerini bizim tabağımıza koyması ve bizim tabağımızdan hiçbir şey almamasıdır.
(İşte bu en güzeliydi)



- Aşk, biri sizi ne kadar kırmış olsa da sırf o üzülür diye ona kötü bişey söylememektir.
(Canımm yaa evet öööle, ama...)


- Aşk çok yorgun olduğumuzda bizi gülümseten bişeydir.
(Daha nasıl anlatılabilir ki?)


- Aşk, annemiz babamıza kahve yaptığı zaman ona götürüp vermeden önce kendisinin bir yudum içmesi ve tadının çok güzel olduğunu kontrol etmesidir.
(Bi de illa ki de paylaşmaktır)


- Aşk, sevgilimiz bişey söylüyorsa yılbaşı hediyelerini açmayı bile bırakıp onu dinlemektir.
(Şimdi ağlicam ama, bu da ikinci en güzel tarif)


- 'Senden nefret ediyorum' dediğimiz birine ilerde aşık oluruz.
(Hadiseyi çabuk kavramış :-))



- Aşk sarılmaktır... Aşk öpüşmektir... Aşk 'hayır' demektir.
(Bu da çabuk çözmüş :-)))



- Aşk sevgilimizin her şeyini bildikten sonra bile onunla çok iyi arkadaş olabilmektir.
(Cidden ağlicam.)



- Aşk kocamız çok terliyken ve kötü kokuyorken bile ona 'Sen Bruce Willis'ten daha yakışıklısın' demektir. (Kesinlikleeeeeee)

- Aşk, köpeğinizi bütün gün evde yalnız bıraksanız bile eve döndüğünüzde size koşup bütün suratınızı yalamasıdır.
(Yaa off hayır bu çok acımasızca ama :-)))

- Aşk, Sevgililer Günü kartlarının üzerinde yazan şeyleri sevgilimize soylemek ama başkalarına söylerken yakalanmamaktır.
(eheheheheh seni gidi seni)

- Birine aşıksanız, kirpikleriniz hareket ettikçe gözlerinizin içinden yıldızlar çıkar.
(Süper tespit)

- Eğer aşık değilseniz 'seni seviyorum'demeyin, ama gerçekten aşıksanız hep 'seni seviyorum'diyin, hem aşıksanız hem de 'seni seviyorum' demiyorsanız çok ayıp.
(Anlayan anlamıştır bile... :-)))


Bugün internetten gazetelere bakarken Şota ARVELADZE'nin futbolu bıraktığını okudum.Bir Trabzonsporlu olarak çok üzüldüm ve bizde oynadığı yıllar gözümün önüne geldi.

Trabzonsporda 7 numaralı forması altında oynadığı maçlarda 1 tane bile penaltı atmadan gol kralı olmuş,dünyadaki tek insan.Top cambazımız Şota.Hey gidi günler hey,neydi o çalımları neydi o orta sahadan topu alıp saydırarak sırtı kaleye dönük şekilde vole ile gol atan büyük insan.Çalımladığı topçular topu havalarda ararken kendisi çoktan kaleye gol atmış ve yediği kırmızı kartların hepsinde hakem hatası olan centilmen insan ,

SENİ ÇOK SEVİYORUZ, SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ.

İnşallah teknik drektör olarak seni Trabzonsporun başındada görürüz.

Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış,Dolaşırken bir kahvehaneye girip oturmuş.Herkes birşeyler istiyor.Tıkandı baba çay getir,Tıkandı baba oralet getir vb.

Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.Hele baba anlat bakalım nedir bu Tıkandı baba meselesini?

Hele evlat uzun mesele bu demiş Tıkandı baba.

Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi,

Tıkandı babada peki deyip başlamış anlatmaya

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve herbirinin çeşmesi vardı ve hepsinin çeşmesi akıyordu.Benimkide akıyordu ama diğerlerininkinden daha az akıyordu.Benimkide onlarınki gibi aksa diye içimden geçirdim sonra bir çomak aldım ve başladım oluğu açmaya derken çomak kırıldı ve az akan suyum başladı damlamaya, bu sefer içimden onlarınki kadar akmasada olur yeterki eskisi kadar aksada olur derken oluk tamamen tıkandı ve ben açmaya çalışırken

Cebrail göründü ve tıkandı baba tıkandı uğraşma artık dedi.O gün bu gün adım Tıkandı baba ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı.Şimdi burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyorum der.

Tıkandı babanın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş,çayını içtikten sonra dışarı çıkıp adamlarına;

Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz ve her dilimin altına bir altın koyacaksınız ve buna bir ay devam edeceksiniz der.

Sultan Mahmut'un adamları peki der ve adamları akşama bir tepsi baklavayı Tıkandı babaya getirirler.Tıkandı baba baklavayı görünce bakmış baklava nefis uzun süre baklavada yiyememiştik,şöyle ağız tadıyla yiyelim diye içinden geçirmiş,baklavayı alır almaz tutmuş evin yolunu.

Yolda giderken ben en iyisi bu baklavayı satıp evin ihtiyaçlarını gidereyim demiş ve en işlek yolun kenarına geçip başlamış bağırmaya,

taze baklava,nefis baklava
bu esnada ordan geçen bir yahudi baklavaları beğenmiş,üç aşağı beş yukarı fiyatta anlaşmışlar ve baklavaları satmış.Aldığı para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış,Yahudi baklavaları alıp eve gitmiş,bir dilim alıp yemeye başlamış derken ağzına birşey gelmiş bir bakmış altın diğer dilim diğer dilim derklen her dilimin altında birer altın.Ertesi akşam yahudi tekrar gelirmi diye aynı yere gidip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine Tıkandı babaya bir tepsi baklava getirmişler.Tıkandı baba tepsiyi alıp tekrar aynı yere gidip tepsiyi satıp evin ihtiyaçlarını gidermeyi düşünmüş bakmış yahudi yine orada,yahudi hiç bir şey olmamış gibi,baba baklavan güzeldi birazdaha indirim yaparsan herakşam senden alırım demiş.
Tıkandı babada peki demiş ve anlaşmışlar.Tıkandı babaya her akşam baklava gelmiş ve tıkandı babada her akşam baklavaları yahudiye satmış.

Aradan 1 ay geçmiş ve Sultan Mahmut Tıkandı babayı merak etmiş ve adamlarını alıp Tıkandı babanın yanına gitmiş.Bu sefer tıkandı babanın yanına Sultan kıyafetlerini giyip gitmiş. Gitmiş gitmesine ama tıkandı baba hala çaycılık yapmaktadır.

Tıkandı baba sana baklavalar gelmedimi demiş,
Geldi demiş Sultanım,
Peki neyaptın sen o kadar baklavayı

Efendim satıp evin ihtiyaçlarını karşıladım duacınızım.

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
Anlaşıldı tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş
.

Baba demiş al şurdan küreği daldır hazinenin içine,küreğine nekadar gelirse hepsi senindir demiş.

Tıkandı baba o heyecanla küreğin tersiyle daldırmış hazinenin içine ve çekmiş küreği 1 tane altın küreğin ucunda düştü düşecek,Sultan demiş,

Baba senin buradanda nasibin yok.Sen bizim askerlerle git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış,

Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir taş beğendirin.O taşı nekadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş.Padişahın adamları tamam deyip adamı alıp Üsküdara götürmüşler.
Baba hele beğen bakalım şurdan bir taş demişler, Baba niçin demiş,Askerler hele sen bir beğen bakalım demişler.Baba bu taş yamuk bu taş eğri bu küçük derken beğenmiş büyük bir kaya ve almış eline, ne olacak şimdi bu demiş.

Baba bu taşı nekadar uzak uzağa atarsan bu mesafeyi Padişahımız sana bağışlayacak demiş. Baba taşı kaldırmış tam atacakken taş babanın kafasına düşmüş ve Tıkandı baba oracıkta ölmüş.
Askerler bu durumu padişaha haber vermişler.

İşte ozaman Sultan Mahmut o meşhur sözü söylemiş;

VERMEYİNCE MABUD NEYLESİN SULTAN MAHMUT

ARKADAŞIMIZ MAHMUT NAMI DİYAR MAHO AĞA NIN BUGÜN DOĞUM GÜNÜYDÜ.ARKADAŞLARI OLARAK ONA SÜPRİZ OLSUN DİYE EVDE OKEYE 4. KİŞİYE İHTİYAÇ OLDUĞUNU SÖYLEDİK VE BİZİ KIRMADI. E TABİ BİZDE SÜPRİZ DOĞUM GÜNÜNÜ YAPTIK.MUMLARIN ÜZERİNDE 4 MUM OLDUĞUNA BAKMAYIN ASLINDA ARKADAŞIMIZ 40 YAŞINDA DEĞİL,BİLEREK 3 MUMU AYRI KOYDUK 1 MUMU AYRI. 3 MUM 30 YAPIYO DİĞERİ 1 YANİ 31 YAŞINDA.ALLAH ARKADAŞIMIZA UZUN VE SAĞLIKLI ÖMÜRLER VERSİN.AYRICA BİR EŞ NASİP ETSİN TABİKİ HAYIRLISINI. :)









HER ESNAF VİTRİNİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE DÜZENLER,RENKLENDİRİR,DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE YAPARLAR.BUNLARA BİR ÖRNEK


Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe,

kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş.

Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış.

Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.

Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.


Bakın nasıl da duzgun okudunuz, ilginç değil mi?

Facebook'u bugüne kadar Firefox üzerinde çalışan eklentiler kullanarak, Türkçe olarak görüntüleyebiliyorduk. Bunlar da genelde yetersiz çeviriler ve eklentiyi yapanların reklamları yüzünden çok sağlıklı değildi. Şimdi, Facebook'u internet tarayıcısı ayırt etmeksizin tüm tarayıcılarda ve tamamen sağlıklı bir çeviriyle Türkçe kullanabileceğimiz bir yönteme adım atıyoruz.

NASIL YAPILACAK
Yapacağımız işlemler çok basit! Önce yapmamız gereken şu adrese girmek: www.facebook.com/translations Şimdi, sırasıyla aşağıdaki işlemleri yapalım. “Add Aplication”a tıklayarak uygulamamızı yükleyelim. Ardınan “Add Translations”a tıklayarak çeviri seçeneklerine adım atalım. Son olarak sağ taratftan diller arasından Türkçe'yi seçelim. Hepsi bu kadar. Facebook artık tamamen ve hiç bir eklenti kullanmadan Türkçe!

ESKİLER BİLİR. ERSEN VE DADAŞLARI, BEN AMAN TERTİP CAN TERTİP PARÇASIYLA BÜYÜDÜK.ŞİMDİ SİZLERE KENDİ SİTELERİNDEN ALINMIŞ BİR YAZIYI İLETECEM.

Biliyor musunuz gençler? Yıllarca anne babalarınıza, ablalarınıza verdiğimiz gerçek müzikal güzelliği, 21.Asır'da 2007 sonrası sizlerle paylaşmak,gerçek Anadolu Rock müziğinin tüm inceliklerini, doğrularını ahlaki ve manevi değerler içerisinde sizlere tanıtmak tek amacımız. Bütün yüreğimiz seneler önce olduğu gibi bugün de aynı heyecanla gümbür gümbür sizler için atıyor.

Bizi izlemeye devam edin…

Yıllarca omuz omuza mücadele ettiğim, onu örnek almaktan büyük onur duyduğum değerli abim rahmetli Cem Karaca’ nın, yıllarca bizim de kullandığımız sloganımız olan ' MERHABA GENÇLER VE DAİMA GENÇ KALANLAR ' diyerek tekrar sizlerle beraber olmanın onurunu yaşıyoruz.


Ersen Dadaşlar neden klasik bir albümle Merhaba demek istedi ?

70 ‘ li yıllardan itibaren birçok hit parçamız oldu. Hatta sayısız ödüllü liste başı parçalarımızla, içlerinden büyük titizlikle aldığımız ' Can Tertip, Kozandağı, Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm, Dostlar Beni Hatırlasın, Kalbimdeki Acı, Odaya Serdim Halı ' adlı parçalarımızı günün sound ve normlarına uygun bir şekilde, asli özelliklerini bozmadan, yepyeni bir anlayışla, özellikle Zafer Şanlı ve Volkan Şanda' nın zarif düzenlemeleri ile bu albümü sizlere sunmaya çalıştık.

Bu albümü hazırlarken hiçbir ticari kaygımız olmadı. Albüm, gerçek güzelliğiyle dün ve bugün arasındaki köprüyü oluşturdu. Albümdeki yorum ve icra farklarının takdiri sizlere aittir.


ŞİMDİDE BİR KLİBİNİ AMA ESKİ BİR KLİBİNİ VERELİM.









ŞİMDİDE SİZLERE KENDİ SİTELERİNİN ADRESİNİ VEREYİM.

http://www.ersendadaslar.com/

Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayigit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıttkırıldım tiplere dönüştürmek ve büyük Türk ırkını Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.

İcabı halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?

İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.

Kolestrol, kebapları yedikten sonra iki şişe soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.

Sakın bu oyuna düşmeyin.

Feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılikli diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.

Ayrıca kör olası diş mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yigitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.

Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan Çin mutfağı diye birşey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin. Helal degildir!

Unutmayin su uyur, düşman uyumaz.